İnsancıklar / Dostoyevski
By Александр Исаевич Солженицын on Ağu 17, 2016 in edebiyat, Kitap Alıntısı
Ah benim canım, neyiniz var? Her seferinde beni hep böyle korkutuyorsunuz. Her mektubumda kendinize bakmanızı, sıkı sıkı giyinmenizi, soğukta dışarı çıkmamanızı, her şeye dikkat göstermenizi söylüyorum ama küçük meleğim siz beni dinlemiyorsunuz! Ah güvercinim, tıpkı bir çocuk gibisiniz. Bir saman çöpü kadar narinsiniz! Hafif bir esintide bile soğuk alıyorsunuz. Bu yüzden de kendinize dikkat edip iyi bakmalı, risklerden kaçınıp sizi sevenleri üzmemelisiniz.
Benim günlük yaşantım konusunda ayrıntılı bilgi edinmek istediğinizi yazmışsınız hayatım. Sizin bu isteğinizi seve seve yerine getiririm. En başından başlarsam daha düzenli olur.
Binamızın giriş kısmı gayet temiz bir yer. Maun ve pirinç olan merdivenimiz de temiz, geniş ve aydınlık.
Ama arka merdiven berbat! Kıvrım kıvrım olduğu yetmezmiş gibi hep ıslak ve pis durumdadır. Basamaklar kırık, duvarlar yağdan görünmüyor, dokunmaya kalkışacak olsanız eliniz yapışır. Sahanlıklar dolaplar, kırık sandalyeler ve sandıklarla dolu. Camlar kırık, her yer pislik içinde, çöp kovalarından yumurta kabuklan, balık pislikleri taşıp dökülmüş… her yer kokuyor… kısacası iğrençlik!
Odaları anlatmıştım. Rahat olduklarına hiç kuşku yok; bu doğru ama nedense hep havasız. Daha doğrusu havasızlıktan öte çürük ve ekşi bir koku oluyor. İlk önce insana pek hoş gelmiyor ama bir iki dakika içinde alışılıyor, bu koku insanın her tarafına siniyor. Evimizin kuşları bu havaya dayanamıyorlar. Denizcimiz beşinci kuşu aldı ama sonuç değişmedi. Kısaca bizim havamızda yaşayamıyorlar. Mutfağımız çok geniş, ferah ve aydınlık. Gerçi sabahları herkes balık ya da et pişirirken biraz duman oluyor, oraya buraya su damlıyor ama akşamlan cennet gibi. Mutfaktaki ipte mutlaka eski püskü iç çamaşırları asılıdır. Odam hemen bitişikte olduğu için koku beni biraz rahatsız ediyor ama artık aldırmıyorum, alıştım.
Bizim evde gürültü sabahın erken saatlerinde başlıyor. İnsanlar kalkıp dolaşıyorlar, kapılar çarpılıyor. İşe gitmek ya da evin işleriyle uğraşmak için kalkanların kıpırtıları hiç eksik olmuyor. Herkes hemen sabah çayını hazırlıyor. Semaverlerimizin çoğu ev sahibesine aittir, yeterli sayıda olmadığı için sırayla kul anıyoruz. Sırası gelmeden kul anmaya kalkanın vay haline! Bir kere öyle yapmıştım da… neyse şimdi bundan söz etmenin bir anlamı yok. Buradaki herkesle hemen tanışmıştım. Denizci tanıştığım ilk kişiydi, çok içten biriydi. Bana her şeyini anlattı. Tula’da bir vergi memuruyla1 evli olan kız kardeşinden, anne babasından, Kronstadt kentinden söz etti. Beni kanatları altına almaya söz verdi ve hemen çaya davet etti. Onu herkesin oturup kumar oynadığı bir odada buldum. Orada bana çay ikram etti, sonra onlarla kâğıt oynamam için ısrar ettiler. Artık dalga mı geçtiler, yoksa ciddi miydiler bilmem ama bütün gece boyu kumar oynadılar. Ben oradan ayrıldığımda hâlâ devam ediyorlardı. Tebeşir, kumar kâğıtları ve insanın gözünü yakan bir duman.
… Yeni kitaplar keşfetmek için …
Kitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı“Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi veSeksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimlerde bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.
Önceki kitap sohbetleri: