RSS Feed for This Post

Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton

kotuluk-uzerine-bir-deneme_terry-eagleton-3“… Öteki insanları anlamanın daha çok müsamahaya, toleransa yol açacağını varsaymak da garip. Aslında tam tersi geçerlidir. Birinci Dünya Savaşı’nın anlamsız katliamları hakkında daha çok bilgi sahibi oldukça, örneğin, katliamları açıklanabilir görmekten daha da uzaklaşırız. Açıklamalar ahlaki yargılarımızı bilediği gibi körleştirebilir de. Üstelik eğer kötülük açıklamanın, aklın ötesindeyse -eğer anlaşılmaz bir gizemse- bu konuda kötülük yapanları lanetlemeye yetecek kadar bilgiye nasıl sahip olabiliriz ki? “Kötü” kelimesini kullanmak tıpkı karın boşluğuna indirilen yumruk gibi, genellikle bir tartışmayı sona erdirmenin bir yoludur. Tartışma kaldırmadığı düşünülen zevk kavramı gibi bir noktalama, sonlandırma ifadesidir, daha fazla soru sorulmasını yasaklar. İnsan eylemleri, ya açıklanabilirdir ki bu durumda kötü olamazlar ya da kötüdürler ki bu durumda onlarla ilgili söylenebilecek başka bir şey yoktur. Bu kitabın tezi, sözü edilen iki bakış açısının da yanlış olduğudur.

Bugün hiçbir Batılı politikacı toplum içinde, teröristlerin yaptıkları korkunç şeylerin ardında anlaşılır sebepleri olduğunu söylemeye cesaret edemez. Çünkü “anlaşılır” kolaylıkla “affedilebilir / övgüye değer” diye algılanabilir. Ancak, genellikle övgüye değer bulunmasa da banka soymak anlaşılmaz bir şey değildir. (Gerçi Bertold Brecht “Bir banka kurmanın yanında, banka soymanın lafı mı olur?” der.) İrlanda Cumhuriyet Ordusu, amaçları uğruna korkunç şeyler yapmışsa da, şüphesiz iyi düşünülmüş bir politik davaya sahipti. Yine de İngiltere medyasında kimileri IRA’cılan psikopat olarak sunmaya çalıştı. Eğer canavarları insanlaştırmak istemiyorsak diyordu kimileri, onların yaptıklarında akıl ve mantık olmamalıdır. Ama asıl gerçek şu ki teröristlerin yaptıklarını korkunç kılan onların insanlar tarafından yapılmış olmasıdır. Teröristler eğer insan olmasaydı yaptıkları bizi hiç şaşırtmazdı. Belki de teröristlerin yol açtığı korkunç felaketler Alfa Centauri yıldız sisteminde gündelik olaylardır. Polis memurunun “kötü” kavramını kullanması elbette ideolojiktir. Muhtemelen insanların, yaşları sebebiyle zanlılara hoşgörülü davranmalanndan korkuyordu ve on yaşındaki çocukların bile ahlaken sorumlu insanlar olduğunu belirtme ihtiyacını duyuyordu. (Aslında kimse çocuklara hoşgörülü davranmadı. Bugün artık polis gözetimi altında olmadıklarına göre öldürülmeleri gerektiğini düşünen insanlar bile var.) Yani “kötü” bu bağlamda, tıpkı zıddı iyilik gibi “yaptıklarından sorumlu” anlamına gelebilir. iyiliğin de bazen toplumsal şartlanmadan bağımsız olduğu düşünülebilir.

En önemli modern filozoflardan olan lmmanuel Kant tam da böyle düşünür. Dickens’ın kahramanı Oliver Twist içine itildiği Londra suç dünyasının ahlaksız yaşamında işte bu yüzden kirletilememiştir. Oliver nurlu yüzünü ahlaki temizliğini ve bir ıslahevinde büyümesine rağmen, gizemli bir şekilde, BBC ingilizcesi konuşma yeteneğini kaybetmemiştir hiç. (Oliver’ın yankesici arkadaşı Artful Dodger ise Windsor Şatosu’nda bile büyüse, koyu bir işçi aksanıyla konuşurdu diye düşünmeden edemiyor insan.) Oliver bir aziz olduğu için değil bu. Hırsızlann, haydutların ve fahişelerin yozlaştırıcı etkisinden muafsa eğer, bunun sebebi Oliver’ın ahlaki üstünlüğünden çok, içindeki iyiliğin bir şekilde genetik olması, tıpkı çevre etkilerine de çillere ve kum rengi saça olduğu kadar dirençli olmasıdır. Ancak Oliver istemsiz bir şekilde iyiyse, o zaman sahip olduğu erdem kulaklarının büyüklüğünden daha takdire şayan değildir. Ayrıca eğer onu yeraltı dünyasının kötülüğünden koruyan şey iradesinin saflığıysa, belki de yeraltı dünyası o kadar da kötü değildir. Gerçekten de kötü olan bir Fagin o iradeyi yozlaştırmakta başarılı olmaz mıydı? Çocuğun su götürmez erdemi, yaşlı serseriyi gayri ihtiyari iyiliğe götürmez miydi? Oliver’ın dokunulmaz saflığını düşünerek, sınava tabi tutulmamış, zora gelmemiş bir iyiliği gerçekten de takdir edebilir miyiz acaba diye de sorabiliriz kendimize. “İyilik, düşmanla çetin savaşında ehliyetini kanıtlamalı ve bunu yaparken düşmanın baştan çıkaran gücüne maruz kalmalıdır” diyen eski moda püriten inançta haklı bir yön var …”

Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonTavsiye Sohbet

“Ben” kimdir?

Tavsiye makale

Tavsiye Kitap

Derin İnsan

Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?”(Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.


freud-kapak Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.

Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin