Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton
By Aisha Benghazi on Ara 22, 2016 in Kitap Alıntısı, Kötülük
“… Kötülüğün iki farklı yüzü olduğunu söylemiştik; Naziler bu iki farklı yüze çok yerinde bir örnektir. Kötülük, bir yandan var olanın sinsi bir eksikliğidir; öte yandan, tam tersidir -anlamsız bir varlığın korkutucu üremesidir. Nazi ideolojisinde Yahudiler ve diğer ötekiler kötülüğün her iki yönüne de aynı anda sahiptirler. Bir yandan, yokluğu temsil etmektedirler -daha önce gördüğümüz üzere Nazilere özlerindeki yokluğun dehşetini anımsatmaktaydılar. Öte yandan, anlamsız bir maddeyi, insandan düşük bir artığı sembolize etmekteydiler. Böylece, Nazizm’ın “meleksi” yönü, düzen ve idealizm saplantısı için bir tehdit oluşturdular. Ne kadar çok Yahudi katletseniz de, disiplin ve düzen konusunda ne kadar ısrar etseniz de, etrafta, sizin yüce planınızı kirletecek bu insan artığından kalıyordu. Milan Kundera Gülüşün ve Unutuşun Kitabı’nda şöyle der: Ölümün iki yüzü vardır. Biri yok oluş; diğeri de geride kalan korkutucu varlık, yani ceset . .. Ölüm hem varlığın yok oluşu, hem de onun artığıdır. Olağanüstü bir şekilde anlamlı ama boş bir sayfa kadar da anlamsız … Kötülüğün bu iki boyutunun ortak noktası bir saf olmama korkusudur. Saf olmamayı, bir yandan, hiçliğin mide bulandırıcı bir tortusu olarak görebilirsiniz -bu durumda saflık varlığın meleksi bir doluluk durumudur. Öte yandan saf olmamak, akıl ve anlamdan kopmuş maddesel dünyanın bir yığın uygunsuz artığı olarak görülebilir. Bu durumla karşılaştırıldığında saflığı sembolize eden yokluktur. Naziler kötülüğün bu iki boyutu arasında sallanıp durdular. Meleksilik ve şeytanilik arasında, kaosu reddetme ve kaosta alem yapma arasında gidip geldiler. Nazilerin ikinci türdeki kötülüğüne Alman teolog Karl Jaspers şahit: Üçüncü lmparatorluk’un gölgesinde yazan Jaspers Nazizm’in “anlamsız eylemlerden, işkence etmekten ve görmekten, amaçsız yıkımdan, dünyaya karşı sonsuz nefretlerinden ve kendi iğrenç varlığına tepeden tırnağa nefret kesilmiş insan varoluşundan keyif aldığını” söyler.(Tragedy Is Nor Enough (Londra, 1934) Şeytaniliğin daha özlü bir anlatımı zor bulunur. Kötülük bir muamma ya da sapkınlıktır ve Macbeth cadılarının farklı anlamlarda oyunbaz olmalan bu yüzdendir. Kötülük hem ağırbaşlı hem de sefahat düşkünüdür. Ruhen ulvidir ama yıkıcı bir siniklikten mustariptir. Kişinin kendini megalomani derecesinde beğenmesini de içerir, kendine patolojik bir horgörüyle bakmasını da. Kötülüğü amaçsız ve sebepsiz bir eylem olarak görmenin daha iyi olup olmadığı konusuna geri dönelim. Bir anlamda sorunun cevabı kesinlikle evettir. Fransız psikanalist Andre Greene’e göre “kötülüğün nedeni olamaz çünkü varolma sebebi var olan hiçbir şeyin anlamlı olmadığını, bir düzene uymadığını, amaç gütmediğini, sadece canının çektiği nesnelere kendi iradesini dayatmak için gerek duyduğu güce güvendiğini ilan etmektir. “ (The idea of Evil) …”
Tavsiye Sohbet
Tavsiye makale
- Kötülük’ün zıddı İyilik değildir…
- Kötülüğün Sıradanlığı: Adolf Eichman ve Raci Tetik
- Kötü insan nasıl üretilir?
- Kötülük Güzel olabilir mi? – C.Baudelaire’in şiirleri, O.Dix’in gravürleri
- Çocukların cinsel istismarı
- Cezaevleri okul olsun !
- Fahişelik, şehitlik ve özgürlük
- Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(3)
- Kötülüğün çirkin ama gerçek yüzüne…
- Erik ile röportaj
- Haneke’nin Beyaz Kurdele’si
- Kötülüğün Sıradanlığı / Hannah Arendt
- Kötülük / mal / evil / شر
- Karanlık / Zulmet / Darkness / Obscurité / الظلام
- İnsan Öldürenler Sevilmeye Muhtaçtır
Tavsiye Kitap
“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?”(Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)
“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.
Gurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”
Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.
Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi, buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Sen insansın, homo-economicus değilsin!
Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz Adam, James Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor. Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…
Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.