İnsancıklar / Dostoyevski
By Александр Исаевич Солженицын on Ara 26, 2016 in edebiyat, Kitap Alıntısı
Sonunda gitmeden önce elimi tuttu ve aynen şöyle söyledi: “Varvara Alekseyevna! Aramızda kalsın ama akrabanız ve benim yakın dostum Anna Fyo-dorovna çok kötü yolda.” -Burada onun için çok kötü bir kelime kullandı.- “Kuzeninizi de yoldan çıkardı, sizi mahvetti. Bana gelince, ben de tam bir alçak gibi davrandım. Ama bunlar her gün olan şeyler.”
Sonra bir kahkaha patlattı. Güzel şeyler söylemeyi beceremediğini ama hal ve tavırlarıyla bazı şeyleri ortaya koyduğunu, onun için de kısaca sonuca geleceğini belirtti. İşte o zaman benimle evlenmek istediğini söyledi.
Bana itibarımı geri vermek onun göreviymiş. Zengin bir adammış. Düğünden sonra beni köydeki evine götürecekmiş, orada tavşan avlayacak ve bir daha da Petersburg’a dönmeyecekmiş, çünkü burası iğrenç bir şehir-miş, burada mirasından mahrum bırakmaya yemin ettiği -kendi deyimiyle- işe yaramaz yeğeni varmış. İşte bu yüzden de yasal mirasçısı olmam için bana evlenme teklif ediyormuş. Bana kur yapmasının asıl amacı buymuş. Benim çok kötü şartlarda yaşadığımı söyledi. Burada bir ay daha kalacak olursam hiç kuşkusuz ölürmüşüm. Petersburg’daki evlerin çok iğrenç olduğunu söyleyip bir şey isteyip istemediğimi sordu. Teklifine öyle şaşırmıştım ki, neden bilmem, ağlamaya başladım. O bunu minnet işareti olarak yorumladı ve benim iyi, hassas, okumuş bir kız olduğumdan emin olduğunu ama yine de son durumumu iyice öğrenene kadar böyle bir adım atmakta tereddüt ettiğini söyledi. Sonra bana sizi sordu. Hakkınızda her şeyi öğrenmiş, sizin iyi nitelikleri olan biri olduğunuzu duymuş. Size borçlu olmak istemediğini söyledi ve beş yüz rublenin benim için yaptıklarınızı karşılayıp karşılamayacağını sordu. Benim için yaptıklarınızın parayla ödenemeyeceğini anlatınca bunun çok saçma olduğunu söyledi. Ben daha çok gençmişim, çok fazla roman ve şiir okumuşum. Romanlar genç kızları çok kötü etkiliyormuş. Kitaplar ahlaka zararlıymış, kendisi hiçbir kitaba katlanamazmış. Ancak kendisinin yaşına geldiğim zaman insanlar hakkında konuşabilirmişim.
“O zaman insanların nasıl olduğunu öğrenirsiniz” dedi. Sonra teklifini iyice düşünmemi, iyice karara varmadan böyle bir adımı atmamı istemediğini söyledi. Düşüncesizliğin ve düşünmeden harekete geçmenin deneyimsiz gençliği mahvedeceğini ama yine de benden olumlu bir yanıt beklediğini, aksi halde Moskova’daki bir tüccar kızını kendisiyle evlenmeye zorlayacağını söyledi, “çünkü o işe yaramaz yeğenime hiçbir şey bırakmamaya yemin ettim” dedi.
Zorla beş yüz ruble vermeye çalıştı, “şeker parası” dedi. Köyde olsam “lokma tatlısı” gibi şişmanlayacağımı, onun evinde varlık içinde yaşayacağımı ama şimdi yapılacak binlerce işi olduğunu, bütün gün iş için koşturacağını, bunca işi arasında beni görmeye geldiğini söyledi. Sonra da gitti.
Uzun bir süre düşündüm. Pek çok şey aklımdan geçti. Düşünmekten yorgun düştüm ve sonunda bir karara vardım dostum, onunla evleneceğim. Teklifini kabul etmeliyim. Beni utançtan kurtaracak, onurlu adımı bana geri verecek, beni fakirlikten, mutsuzluktan, mahrumiyetten çekip çıkaracak biri varsa yalnız o. İnsan gelecekten başka ne bekler, kaderden başka ne ister? Fedora talihimi geri tepmememi söylüyor. “Eğer iyi talih bu değilse başka nedir?” diyor. Kendim için başka bir yol göremiyorum sevgili dostum. Ne yapabilirim? Böyle çalışmakla sağlığımı kaybedeceğim. Hep böyle çalışamam. Hizmetçi mi olayım? Utancımdan ölürüm, zaten kimseye de yararım dokunmaz. Ben doğuştan hastayım, yakında herkese yük olmaya başlarım. Kuşkusuz gideceğim yer cennet değil ama ne yapayım? Başka şansım var mı? Sizin fikrinizi sormadan meseleyi kendim düşünmek istedim. Şu anda okuduğunuz karar değişmez bir karar.
Yakında Bykov’a yanıtımı söyleyeceğim. Son kararımı hemen söylemem için bana baskı yapıyor. İşlerin beklemeyeceğini, hemen gitmek zorunda olduğunu ve bir hiç uğruna işlerini ertelemek istemediğini söylüyor. Mutlu olup olmayacağımı Tanrı bilir. Kaderim onun elinde. Ben kararımı verdim. Bykov’un çok iyi bir adam olduğunu söylüyorlar. Belki bana saygı duyar, ben de ona. İnsan böyle bir evlilikten başka ne bekler?
Size her şeyi bildiririm Makar Alekseyevich. Benim halimi anlayacağınızdan eminim. Beni kararımdan caydırmaya çalışmayın. Çabalarınız boşa gider. Bu adımı atmamı gerektiren her şeyi kafanızda bir düşünün.
Önce ben de çok sıkıldım ama şimdi iyiyim. Olacakları bilemem. Tanrı’nın dediği olur!..
Bykov geldi, mektubu burada kesiyorum. Size söylemek istediğim çok şey var. Bykov içeri girdi!
… Yeni kitaplar keşfetmek için …
Kitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı“Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi veSeksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimlerde bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.
Önceki kitap sohbetleri: