Kabz / Grasp / Prise / قبض
By my on Nis 10, 2017 in Derin Lügat, Tabiat
Sıkmak, daraltmak değil.
Nedir?
Büyük, geniş, önemli olan bir şeyi küçük, dar bir alana sığdırmak.
Nasıl?
Sonradan bast haline geçecek, bilfiil olarak görünecek olan güzellik, evvelâ kabz hâlinde, bilkuvve görünür, bilinir yahut hissedilir. Meselâ kartal yumurtasında, güçlü bir görüş ve muazzam uçma kabiliyeti kabz edilmiştir. Tavuk yumurtasından irice olan yumurtadan çıkan yavru da yetişkin kartala nispetle pek acizdir. Ama kartallık vasıfları tam tekâmül ettiğinde 130 km/h hıza çıkabilen, dalış anında 320 km/h yapabilen muhteşem bir hayvan olur. (Bkz. Derin Lügat: Mükemmel / kusursuz / كميل / parfait / perfect / έντελέχεια)
Varlıklar, tabiatlarına göre önceden takdir edilmiş bir kemâlata doğru seyir halindedirler. Bilkuvve halde bulunan ilim, güzellik, kudret gibi vasıflar bu mükemmelleşme sırasında ortaya çıkar. Bir zeytin çekirdeği, bütün bir zeytin ağacının bilgisini genlerinde taşır. Hatta ağaç olduktan sonra vereceği zeytinlerin nasıl yeni ağaçlara dönüşeceği bilgisini de taşır ve bu böyle sonsuza kadar gider.
Beşerî hayatta kabz
İnsanlar da bu mefhumu hayata tatbik ederler: Tabanca veya kılıcın kabzası küçüktür ama çok uzakta etkisi olabilecek bir silaha hâkim olmayı sağlar. Ticarette kesilen ufacık, el büyüklüğünde bir makbuz, milyonlarca lirayı “tutar” yani kabz eder.
Derin Lügat güncellendi. Sürüm 6.0 yayında.
- Yeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
- 6cı sürüme eklenen yeni terimler: Demokrasi, Muhafazakârlık, Kuvvetler ayrılığı, İnovasyon, İlerleme, Erken – Geç.
İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler. Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik?
“Aydınlanma” ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü. (Bkz. Rönesans’ın Kara Kitabı)
Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir.
İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.