RSS Feed for This Post

İran bir devlet midir yoksa içi saman dolu bir korkuluk mu?

  • Daha önce Hitler ile işbirliği yapan İran’ın Britanya ve Rusya tarafından işgal edildiğini, başının kesilip içinin samanla doldurulduğunu anlatmıştık.
  • Hatırlatmak için şu linki verelim: Nazi Almanyası, Irak ve Suriye
  • Sonra İran petrolünü Britanya’nın elinden Amerika’dan ve İngiliz başbakanın gaflet uykusunu anlatmıştık.
  • Bu akşam hikâye devam ediyor. Musaddık’ı kullanarak İngiliz’i İran’dan çıkartan ABD, kuklasına büyük diplomatik destek verdi.
  • İngiliz zırhlısı HMS Mauritus İran’ın Abadan limanından ayrıldıktan sadece 4 gün sonra Musaddık ABD’ye misafir edildi.
  • ABD desteğiyle Musaddık’a Birleşmiş Milletler’de İran’ı temsilen kürsüye çıktı.
  • Yine bu müsamerenin bir parçası olarak Musaddık ABD başkanı Truman ile görüştü ve Philadelphia’da özgürlük çanıyla poz verdi.
  • Bu çanın Amerikalıların İngilizleri yenmesinin sembolü olduğunu da hatırlatalım bu arada. Yani İran’da ABD’nin İngiliz’e attığı golün bir sembolü!

  • TIME dergisi Musaddık’ı “yılın adamı” ilân ediyor ve “İran’ın George Washington’u” diye bahsediyor.
  • ABD, İran petrol pastasını kendi bıçağıyla dağıtırken İngiliz’e de bir şeyler teklif ediyor ama Londra kızgın. Özellikle de dış işleri bakanı Anthony Eden. Neden?
  • Zira İran’ı ve Farsçayı iyi bilen bu adam Anglo-Iranian Company’deki hisselerini çok ucuzladıktan sonra satabiliyor.
  • Dikkat: Hem ABD’li hem de İngiliz diplomatlar petrol uzmanı ve petrol şirketlerinin bizzat ortakları. Yani kavga ulusal değil şirketsel.
  • 1952 senesi önemli. Zira ABD Musaddık’ı destekliyor ama İngiliz, bizim gezi parkına benzer ayaklanmalarla ortalığı karıştırıyor.
  • İngiliz kuklası çapulcular o kadar terör estiriyor ki Musaddık yaklaşan seçimleri askıya almak zorunda kalıyor.
  • İngiliz ambargosu devam ettiği için İranlılar petrollerini satamıyorlar ve ekonomik sıkıntı artıyor.
  • İran’dan petrol alan gemiler Yemen’deki İngiliz üssündeki askerlerce engelleniyor.
  • İran için 1952 önemli demiştik. İngiliz istihbaratının Washington ile Tahran’ın arasını açmayı başardığı sene bu. Ne oluyor sonra?
  • 1953 ocak ayında önemli bir olay, Rockefeller’e yakın 2 isim sahnede: John Foster Dulles dış işleri bakanı oluyor, Allen Dulles CIA başkanı.
  • ABD’nin İran’a birden düşman kesilmesinin resmî sebebi komünist Rusya ile olan yakınlaşması. Oysa gerçekte Musaddık solcu bile değil.
  • İngiliz ve ABD gizli servisleri AJAX operasyonunu başlatıyorlar. Parayla adam tutup çarşı pazar yaktırıyorlar.
  • İran’ın istikarını bozmak için Musaddık yanlışı ve “komünist” sloganlar atan çapulcular cami yakıyor. Halkta Musaddık nefreti tetiklemeye çalışıyorlar.
  • Toplam operasyon bütçesi (resmî ABD verilerine göre) sadece 1 milyon dolar. #FETÖ benzeri milletvekilleri 11.000$ karşılığında ülkeyi satıyorlar.
  • İranlı darbecilerin haberi yok ama ABD eliyle yapılan bu darbeye İngilizler büyük destek veriyor.
  • Fazlullah Zahedi 19 Ağustos 1953’te darbe ile #İran’a başbakan oluyor.
  • Bu sırada CIA ve MI6, devrik İran şahına bazı fermanlar imzalatıp darbeye güya meşru bir zemin oluşturma gayreti içindeler. Bol para saçarak isyan sipariş ediyorlar.
  • 29 Ekim 1954’te İran şahı Muhammed Rıza ülke petrolünü Anglo-Saxon kontrolündeki bir kartele devreden anlaşmayı imzalıyor.
  • İran petrolü %14 Shell, %46 Gulf Oil + Aramco (Jersey Standard, SoCal, Socony, Texaco) + 9 “küçük” ABD şirketi ve %6 Fransız CFP’ye peşkeş çekildi.
  • Peki geriye kalan %40 ne oldu? O da Kraliçe’ye. Yani İran ABD ve İngiliz sömürgesi olmaya devam etti.
  • Birkaç milyon $ harcayarak yüz milyarlarca $ değerindeki petrol yataklarına el konabilmesi garip görünebilir ama gerçek bu.

 

… E-kitap okumak için …

Petrol kandan ağırdır

Petrol kandan ağırdır Ücretsiz kitap indirin81 kitap indirin Nazi Almanyası, Irak ve Suriye İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol'ün İran’ı mı var?Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.

Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır

Ücretsiz kitap indirin81 kitap indirin Nazi Almanyası, Irak ve Suriye İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol'ün İran’ı mı var?Dünya ticaretinin %80’i denizden yapılıyor. Ülkelerin hayatta kalması yani gıda ve enerji tedariki için deniz yollarına erişmeleri şart. Panama, Süveyş, Malaka ve Cebelitarık gibi bütün stratejik noktalar ABD, Britanya ve Fransa’nın kontrolünde. Bu üç devlet istedikleri ülkenin ekonomisini petrolsüz ve dövizsiz bırakıp boğabilecek bir güce sahip.(Bkz. Petro-dolar sistemi)

Komplo teorisi mi? Değil, her şey ortada: Akademisyenler, amiraller, bakanlar ve diplomatlar, doktrinlerini açık açık yazmışlar ve yazdıklarını harfiyen tatbik etmişler: Alfred Mahan, Halford Mackinder, Nicholas Spykman, Zbigniew Brzezinski, Edward Luttwak, Samuel Huntington, Joseph Nye, David Peraeus, Henry Kissinger… Jeopolitiğin bu ünlü isimleri, İngilizlerin ve Amerikalıların dünyaya sürekli hükmetmesi için neler yapılması gerektiğini her ortamda açıkça ifade etmişler. Tabi bu tahakküme bir takım kılıflar uydurulmuş: Önce Hristiyanlık, sonra üstün(!) beyaz ırk ve nihayet serbest ticaretle demokrasi adına verilen bir mücadele gibi gösterilmiş. Yani sınır tanımayan Anglo-Saxon şiddetine, ideolojik meşruiyet zeminleri ihdas edilmiş. Ama değişen ideolojilere ve teknolojinin ilerlemesine rağmen 150 yıldır değişmeyen jeopolitik sabitler var. 21 harita ve 11 makaleden oluşan bu kitap, Anglo-Saxon hakimiyetini mümkün kılan şartları ve Avrasya’nın kurtuluş yollarını sorguluyor. Coğrafî engellerden ekomik savaş araçlarına ve psikolojik harbe kadar… Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-4

Ücretsiz kitap indirin81 kitap indirin Nazi Almanyası, Irak ve Suriye İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol'ün İran’ı mı var?İslâm coğrafyasında sürüp giden petrol savaşları deniz yollarından ayrı düşünülebilir mi? Sudan petrolünü Çin’e taşıyan yol Yemen ve Malaka boğazından geçiyor. İran ve Arap petrolünü Avrupa’ya taşıyan yol ise Mısır’daki Süveyş kanalından. Akdenizi’in Atlantik kapısı olan Cebelitarık ve Pasifik’i Altantik’e bağlayan Panama da aynı “uygarların” kontrolünde. Bütün deniz yollarını kontrol eden bu ülkeler hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahipler hem de dünyadaki silahların %90’ını üretip satıyorlar. Ve aynı ülkeler sürekli dünya barışı ve özgürlük için çalıştıklarını söylüyorlar! Kendisini dünyanın mâliki gibi gören bu “uygarlığın” önüne çıkan liderler öldürülüyor, ülkeler işgal ediliyor, hükümetler darbe ile, halklar ise terörle “terbiye” ediliyor. Evet… Bu konulara odaklanan Fikir Kırıntıları serisinin 4cü kitabını ilginize sunuyoruz. Konu başlıkları şöyle:

  1. Bazı çocuklar çikolatadan nefret eder!
  2. Lityum savaşları başladı!
  3. Savaşsızlık, barış değildir!
  4. Bilimsellik aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
  5. Denizlere hâkim olanlar nasıl dünyaya hâkim oldular?
  6. Modern savaşlarda neden insan değersizleşiyor?
  7. Teröre karşı sıradan vatandaşların yapabilecekleri 3 şey

“Fikir Kırıntıları-4” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin81 kitap indirin Nazi Almanyası, Irak ve Suriye İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol'ün İran’ı mı var?Derin Savaş

Savaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi? Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu  savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Trackback(s)

  2. Kas 8, 2017: 1956 Süveyş krizi ve Fransa ile Britanya’nın rezil olması | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin