RSS Feed for This Post

3cü dünya savaşı: Ne zaman başlar? Kaç yıl sürer? Nasıl biter?

  • Soğuk savaş dönemini Mısır, Filistin, Irak, Afganistan, Kore, Vietnam ve diğer kanlı cephelerine rağmen “soğuk” kabul edersek yeni çıkacak dünya savaşına “3cü” demekte bir sorun yok.
  • İlk önce son iki dünya savaşına hızla bakalım: 1 Dünya Savaşı neden başladı ve bitti amacına ne zaman ulaştı? Sykes-Picot anlaşmasının hedeflerine ulaşınca yani: Petro-sterlin sistemi kurulunca. Bu sistemin temel parçaları neydi?
  • Sarıkamış harekâtı ve Çanakkale Savaşı’ndan sonra Osmanlının kendini savunma kapasitesi tamamen ortadan kaldırılmış oldu ve Ekim devrimi ile birlikte Rus çarı da ortadan kaldırılınca petro-sterlin sistemi için hiçbir tehdit kalmadı.
  • IIci Dünya Savaşı ne zaman bitti? Petro-Sterlin sistemi el değiştirip petro-dolar haline gelince. Yani? Başta İngiltere olmak üzere bütün dünya bretton Woods anlaşmasını imzalamaya hazır hale getirilecekti. Türkçesi: Bütün dünya Amerikan doları önünde diz çöktü.
  • Bu sebeple 3 Dünya Savaşı başlama ve bitiş şartları aynı gözle değerlendirilebilir. Önce birkaç cümle ile savaş hakkındaki önyargıları işaret edelim; ardından 3cü dünya savaşını konuşalım. Bkz. Geleceğin savaşları neye benzeyecek?
  • Evet, gelelim 3cü dünya savaşının sebeplerine… (resim x) ABD kağıttan bir kaplan değil ama yaralı hatta ağır yaralı bir kaplan. Dünya savaşlarıyla kurulan sömürü makinesi paslandı.

  • ABD (aslında ABD’ye hakim olan aileler ve şirketler) eski gücünü yakalamak için her sene daha çok savaş çıkarmak zorunda.
  • Dolar rezerv para vasfını kaybediyor; Hızlı gelişen 20 ülkenin dövizi zemin kazanıyor.
  • Nixon 1971’de doların altın denkliğini iptal ettiğinden beri doları tuvalet kâğıdından ayıran tek şey Amerikan ordusunun öldürme kabiliyeti.
  • ABD’nin bu duruma tepkisi? Türkiye, Venezüella, Brezilya ve Ukrayna’da darbe, Pekin’e örtülü petrol ambargosu, Alman ekonomisine sabotaj…
  • Ayrıca Atlantik medyası (The Economist, BBC, CNN, …) ve kredi kuruluşları prestijlerini riske atıyorlar:  Sürekli aynı yalanlarla ABD ve Batı Avrupa dışındaki ekonomileri kötülüyor, kredi notlarını kırıyorlar.
  • Bir yandan da ABD’den bağımsız ittifakları engellemek üzere uyuyan ajanlar uyandırılıyor ve operasyon sipariş ediliyor.
  • ABD’nin 2ci dünya savaşı sonrası gücüne yeniden erişmesini isteyen ve ABD’den daha güçlü olan bir el sermayeyi buraya kışkışlamaya kararlı. Peki ya 3cü dünya savaşı?
  • Yeni bir dünya savaşının çıkması için gerekli şartlar oluştu. Tabi “yeni bir dünya savaşı” deyince insanların aklına hemen binlerce nükleer başlığın patlaması ve insanlığın sonu geliyor. 2ci dünya savaşından önce “yeni bir dünya savaşı çıkarsa mağara devrine döneriz” denilmişti. Hiç de öyle olmadı. Neden?
  • Savaş sınırsız bir şiddet boşalması değildir. Yani savaşan devletler bütün güçlerini bir anda, tek bir cepheye teksif etmezler. Savaşların amacı, düşman ülkenin bütün binalarını yıkmak, bütün insanlarını öldürmek değildir. Zafer, düşmanın savaşma arzusunu kırmaktır; onu yok etmek değil.
  • ABD, 2ci dünya savaşı sonunda Japonya’ya 2 yerine 200 atom bombası atarak bütün Japonları öldürebilir ve ülkeyi haritadan silebilirdi. Bunun yerine onları Amerikan hayranı ve kapitalizm için kullanışlı aptallar haline getirdi. Almanya’nın başına da aynı şey geldi. Kimliklerini kaybettiler.
  • İşgal edilen ülkelerin halkları eğitim ve propaganda ile öyle hızlı dönüştürülür ki genç kuşaklar dedelerinin katledildiği felâketleri “bayram” diye kutlamaya başlar. Meselâ İran.
  • Bugün Irak’ta eskisinden daha çok Mc Donald’s var; Musul ve Kerkük’te Kürt çocukları Halloween cadı bayramı kutluyorlar. Kapitalizmin çarkına su taşıyan kullanışlı aptalların öldürülmesi stratejik bir hata olmaz mı?
  • Hiçbir savaş çok insan öldü diye bitmez. Savaşı başlatma ve bitirme gücüne sahip olanların menfaatleri icabı gerekli çatışmalar vardır. Bu çatışmaların alternatifi olan siyasi ve ticarî fiiller, çatışmadan daha pahalı ise savaş başlar. Tersi durum olunca savaş biter.
  • Türkiye’de “millî bayram” diye kutlanan şeylere dikkatle bakarsanız Kurtuluş savaşını kimin kazandığını daha iyi görebilirsiniz.
  • Zihinleri işgal altında olan halklar topraklarını işgalden kurtaramazlar.
  • Savaş teorisini merak eden okurlarımız için bu kitabı tavsiye edelim: Derin Savaş
  • Evet, 3cü dünya savaşının başlaması için gerekli şartların oluştuğunu söylemiştik. Yeni bilgiler eşliğinde hatırlayalım; Birinci savaşın sebebi petro-sterlin sisteminin kurulmasıydı. Bunun için Osmanlı’nın yıkılması gerekiyordu
  • Burada gerçek savaş Osmanlı’ya karşı değil Osmanlı petrolünü ele geçirmeye çalışan Avrupalı ve Amerikalı aileler arasındaydı.
  • 2ci dünya savaşının sebebi ise petro-sterlin sistemini ele geçirip petro-dolar sistemini kurmak isteyen güçlerin menfaatleri icabı çıkartıldı. Hitler, Batı Avrupa’yı silkelemek için gerekli bir öcüydü. Japonya’ya da aynı öcü rolü doğu Asya için verildi. İki ordunun da yakıt ve motorları Amerikan malıydı.
  • 3cü dünya savaşını bir Müslüman-Hristiyan kavgası gibi görmek büyük hata olur. Para söz konusu olunca Hristiyanlar birbirlerini kolaylıkla öldürebiliyor.
  • Almanya batıdan, Japonya doğudan saldırarak petro-sterlin sistemini çökerttiler. ABD, kurtarıcı superman rolünde sahneye çıktığında Alman ordusu Texas petrolüyle Londra’yı bombalamış; Japonlar ise California’dan gelen petrolle Pearl-Harbour’a saldırmışlardı. Gerisini siz düşünün!
  • Hitler’in Avrupa’yı işgal etmek için Amerikalılardan büyük destek aldığını okul kitapları pek anlatmaz ama aslıda gizli saklı bir şey değil.
  • Evet, 3cü dünya savaşı “gereklidir” daha doğrusu kaçınılmaz görünüyor çünkü 2ci dünya savaşını başlatan ekip bugün daha güçlü ve insanlık eskisinden daha derin bir uykuda.
  • Dünya savaşı çıkartarak bazı meseleleri halleden bu ekip güya barış ve kalkınmayı desteklemek için ihdas edilmiş kurumları da tahakküm altına almıştır.
  • 3cü savaş için zemin oluşturan Rimland konusunda bilgisini arttırmak ve temel jeopolitik referanslarını tanımak isteyen okurlarımız bu e-kitaptan istifade edebilirler: Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır
  • Bazı insanlar “yenilenebilir enerji” ve elektrikli araba gibi buluşlarla petrolün önemini kaybedeceğini düşünüyorlar ama gerçek hiç de göründüğü gibi değil. Muhtemelen 3cü kez petrol için savaşacağız: Petrol kandan ağırdır
  • Peki bu savaş neye benzeyecek? Düşük yoğunluklu, sürekli savaş. Aynı zamanda sınırları, cepheleri tam olarak belli olmayan bir savaş. Muharebelerin ne başlangıçları ne de bitişleri belli olmayacak. Meselâ Kırım ve Donbast gerginlikleri gibi. Ticari ve diplomatik çekişme ile kırılgan ateşkesler beraber yürüyor.
  • Meselâ Kırım ve Donbast gerginlikleri gibi. Ticari ve diplomatik çekişme ile kırılgan ateşkesler beraber yürüyor. Silah teknolojisi ve yeni araştırmalar 3cü dünya savaşının yapısı ve süresi konusunda bizi aydınlatıyor.
  • Evet, şimdiki konumuz 3cü dünya savaşı ne kadar sürebilir ve ne kadar yıkıcı olabilir?
  • Önceki dünya savaşlarına bakarsak, maç gibi bir hakem düdüğü ile başlamadıklarını fark ederiz. Arşidük Ferdinand’ın öldürülmesi gibi komik bahaneler her zaman oldu ama savaş elbette bunun için başlamadı.
  • Meselâ 1ci savaşı “gerekli” kılan öncü sarsıntılar vardı: Balkan savaşları, Trablus, Bakü’deki çatışmalar, Almanya ve Fransa sınırındaki kömür havzalarında (Alsace-Lorraine) 1800’lere uzanan gerginlik…
  • İkinci savaş için birçok tarihçi şu tespiti yapmıştır: “Gerçekte iki dünya savaşı olmadı; tek bir dünya savaşı vardı, 1918 ile 1939 arasında çatışmalar kesildi”
  • Gelelim 3cü savaşın silahlarına. Savaş eskisi gibi dağlarda, açık arazide değil şehirlerde olacak. Bu sebeple piyade, kısa menzilli, atış frekansı yüksek, ekran vb görünmeden öldürebilen, hafif ve görünmez silahlar kullanılacak. Meselâ İsrail yapımı bu corner shot gibi.
  • 3cü dünya savaşının bir özelliği de terörist ile düzenli ordu askeri arasındaki sınırın silikleşmesi. Terörist, direnişçi, gerilla, özgürlük savaşçısı, paralı asker, Rusların Ukrayna’da yaptığı gibi ordu işaretlerini sökerek savaşan düzenli ordu… Bu savaş öncekilerden daha kirli.
  • Sivil ve askeri ayırd etmenin zorlaştığı sokak savaşlarında avantaj hedefte kalabilen namluların ve ilk isabette öldüren mermilerin tarafında olacak. Bu sebeple KRISS Vector gibi 45 mm’lik 1500 mermiyi bir dakikada atabilen ve geri tepme enerjisini emerek hedef doğrultusunda kalan silahlar önemli.
  • Az önce 1ci ve 2ci dünya savaşlarının bir günde başlamadığını, savaş öncesinde ve sonrasında çatışmaların düşük yoğunlukla devam ettiğini söylemiştik. Bu bağlamda Suriye, Ukrayna ve 2008’de Rusların Gürcistan’a girdiği savaşı 3cü dünya savaşının doğum sancıları gibi görebiliriz.
  • Burada dikkat edilmesi gereken husus, savaşın şehir merkezlerinde yoğunlaşmış olmasıdır. Bundan sonraki muhtemel çatışma bölgeleri hangi ülkeler? Kabaca Kafkasya’yı Baltık denizine bağlayan bir şerit üzerinde yeni çatışmalar bekleyebiliriz. Neden?
  • Zira NATO bu bölgede yeni radar ve füze üsleri kuruyor. Halen 30.000 civarında NATO askeri Baltık’tan Gürcistan’a kadar her yerde tatbikat yapıyor. Moskova eskisinden daha fazla tehdit altında. Peki ABD bu tahrikleri neden yapar?
  • ABD, Avrasya’yı büyük ölçüde kontrol ediyor. Bu sadece yeraltı zenginlikleri kontrolü için değil; Avrasya devletlerinin kara ticaretini engellemek için. Zira Avrasya’nın gerçekte ne ABD’ye ne de ABD dolarına ihtiyacı var.
  • Savaş olmazsa deniz yolları az kullanılır ve ABD ordusunun kontrol ettiği boğazlar ve üsler etkisiz hale gelir. Sürekli gerginlik çıkarmak, Avrasya’da kara ticaretini engellemek, deniz ve petrolü vazgeçilmez hale getirmek… Bunlar Amerikan dış politikasının değişmezleri, yani Rimland.
  • Silahlara geri dönelim. Kısa süreli taktik mücadelelerde ateş gücünün bir noktada teksif edilmesi söz konusu olduğunda Gatling tipi silahların modası kolay geçmeyecek gibi görünüyor. Dakikada 6.000 mermi!
  • Az önce silahların evriminden savaşın süresinin ve niteliğinin anlaşılabileceğini söylemiştik. Unutmayın, ABD bu savaşı kazanmak istemiyor; savaşın sürmesini istiyor. Yani “zafer” kelimesinin yeni tarifi toprak alıp vermek değil uzun süreli savaşlarla kara ticaretini, enerji yollarını engellemek.
  • Sığ sularda savaşmak için Amerika yeni bir savaş gemisi kavramı üzerine çalışıyor. Balistik füze fırlatmaktan özel kuvvetlerin kullanıldığı komando harekatına kadar çok amaçlı… fiyatı 2 milyar dolar… LCS – Littoral Combat Ship (Sığ sular savaş gemisi)
  • Avrasya’nın güney doğusu trilyonlarca dolarlık ticaretin yoğunlaştığı stratejik bir bölgedir. ABD, Pekin’in ticaret yollarını boğmak ve Çinlileri petrolsüz, gazsız bırakmak için bölgeyi silahlandırıyor.
  • Güney doğu Asya sadece petrol geçiş yolu değil aynı zamanda petrol kaynağı. Ispatlanmış rezervler iştah kabartıyor. Ek olarak, #petrol ve gaz tedariki engellenmiş bir Pekin, milyonlarca vatandaşının açlıktan ölmesini engelleyemez. Zira gıdanın %50si kamyonla taşınıyor.
  • ABD, 2ci savaştaki gibi 3cü dünya savaşı için yine doğu ve batıdan Avrasya’yı baskı altına aldı. Kuzey Kore müsameresi bu baskının doğu ayağı. Oradaki muhtemel nükleer silahları bahane ederek Çin’in dibine muazzam bir ordu yığdı.
  • Pekin’e 3000 km Guam adasında nükleer silahlarla yüklü B-52 uçakları hazır bekliyor. Japonya, Tayvan… Pekin de Moskova gibi ablukada.
  • Pekin ve Moskova’nın bu saldırganlığa cevabı ABD’nin deniz ve hava gücüyle yarışmak yerine kıyılara yaklaşmasını engellemek ve hava sahasını ABD’ye “yasaklamak” için alternatif stratejiler ve silahlar geliştirmek oldu. S-400 gibi teknolojiler bu arayışın meyveleri. Kısaca “Access Denial”.
  • Rusya, kıyıların ve adaların kontrolünü Amerikan LCS gemilerine bırakmamak için yeni amfibi araçlar geliştiriyor. Bu silahlar ve amfibi tatbikatlar ışığında ABD’nin Rimland doktrini uygulamaya devam ettiğini; Moskova ve Pekin’in ise bu kuşatmayı yarma gayretini görüyoruz.
  • Peki ABD doğrudan Çin’e ve Rusya’ya saldırır mı? Hayır. Buna gerek de yok. Daha önce dediğimiz gibi ABD savaşı kazanmak değil sürdürmek istiyor. Bu sebeple bölge ülkeleri arasındaki karasuları anlaşmazlıklarını kullanarak gerginlikleri sürdürecektir. Tabi çakma terör örgütleri de kurabilir.
  • Teknolojik tercihlerin satır aralarından okuduğumuz bu gerginlikle coğrafî unsurları birleştirelim şimdi. Nedir?
  • “… Ankara, Tahran, Moskova ve Pekin’in okyanuslara açılabileceği her noktada ABD’nin engeliyle karşılaşması. Ruslar için batıdaki Atlantik yolu sadece İskandinav ve Britanya ile değil NATO ile işbirliği yapan Baltık devletleriyle kuşatılmış. Güneydeki Karadeniz-Ege-Akdeniz yolunun Atlantik çıkışı Cebelitarık’tan, Hint okyanusu yolu ise Süveyş kanalından geçiyor. (Bu engeller Ankara için de geçerli) Rusya için doğudaki durum bundan daha parlak değil. Kamçatka üzerinden geçen Pasifik yolu Japonya’daki üslerle kilitlenmiş. Pasifik adaları, uçak gemileri ve Alaska’daki askerî üsler Rusların hareket kabiliyetini sınırlıyor…”
  • 3cü dünya savaşı nasıl biter? ABD’nin menfaatleri açısından hiç bitmese çok iyi olur. Moskova, Pekin, Ankara açısından bakarsak orta yol, barış vb mümkün değil. Bugün Suriye’deki felâketi Avrasya’ya yaymak ve bu yangını 100 yıl devam ettirmek isteyen psikopat bir ABD var karşımızda.
  • Çin, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin ortak, uzun vadeli ve dirayetli hamleler yapması gerek; hiç kolay değil. Menfaatlerimizin bölündüğü çok saha var ve ABD bu bölünmeleri çok iyi kullanıyor. Çözüm? Nedense her analizin altına “hocam çözüm ne?” diye soran birkaç kişi oluyor.
  • 1ci ve 2ci dünya savaşları çıkmadan 20 yıl önce “bir dünya savaşı çıkacak” diye tahminde bulunanlar olmuştu. Kimseye dinletemediler. Çünkü insanlık, 1900’lerde yaygınlaşan gaz lambası, elektrik, tren, telgraf ve kimyasal gübre sayesinde bir daha savaş çıkmayacağını zannediyordu.
  • Hâsılı kelâm, devletlerin dostu düşmanı yoktur; menfaatleri vardır. Bir ülkeyi yönetenler felah gibi ulvî hedefler peşinde olsalar da bunları gerçekleştirmenin yolu menfaatlerin dengesinden geçer.

 

… E-kitap okumak için…

 

yitik vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

Afganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.


İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?demokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Kürtlerin Tarihi Üzerine

kapak_kurt-tarihi-uzerine vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?80 seneden beri Kürtlerin tarihi isyan ve terörle özdeşleşti. Son yıllarda ise ilk defa hemen her kesimden insanın desteklediği bir barış süreci başladı. Bu süreç kendi başına tarihi bir anlama sahip elbette. Yine de büyüyen umutların, atılan adımların sağlam olması ve geleceğe yöne vermesi için yaşananlar ile Kürtlerin tarihi arasında bir köprü kurulması gerek. Dahası Türkiye dışındaki etnik terör tecrübelerinden, sosyal barış projelerinden yararlanmak elzem. Bu sebeple, Kemal Burkay, Hasan Cemal, İsmail Beşikçi, Mustafa Akyol kadar Alain Touraine, Johan Galtung, Paddy Woodworth ve Gandhi’den de istifa ettik bu kitabı hazırlarken. Umuyoruz ki güncel tartışmaları ve gelişmeleri bir kenara koyarak geçmişe kısaca bir göz atmak bugünü daha anlamlı okumamızı sağlayacak. Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcular vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?Çapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

 Alevilik, Ortak Acılardan Bir Kimlik

vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?Aleviler ızdıraplarda, geçmişin acılarında buluşuyorlar. Dersim, Madımak… Bu isimler anıldığında kırmızı bir düğmeye basılmış gibi bütün farklı Alevilik-LER birleşiyor ve bir tepki geliyor. Hızlı, öngörülebilir ve manipülasyona açık bir tepki bu. Ortada geç-ME-miş bir geçmiş var. Kıymetli yazarımız Cemile Bayraktar’ın dediği gibi “yüzleşilmediği müddetçe de geçmeyecek bu geçmiş” , çıkarılmayı bekleyen bir diken gibi acı vermeye devam edecek.

Diğer yandan çok sayıda Alevi kendi atalarına, dedelerine, manevî önderlerine en büyük acıları reva görmüş olanlara büyük bir sadakat ile bağlılar. Yani Kemalistlere ve CHP’ye. Yakın tarihi sorgulamak şöyle dursun ibadethanelerini Atatürk resimleriyle donatıyorlar. Ortak acıların ve siyasî tercihlerin dışında Alevileri birleştirecek bir inanç, bir kültür yok mu? Acaba Aleviler Stockholm sendromundan kurtulabilecekler mi? Elinizdeki kitap bunları sorguluyor. Buradan indirebilirsiniz.

Tiryandafilya, Güneşe “ya doğ, ya da ben doğacağım” diyen güzel!

kapak_Tiryandafilya vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?“… Senden önceki hiçbir kadın tarafımdan böyle sigaya çekilmedi Tiryandafilya. Sen benim tüm aşklarımın  raporusun, tüm aşklarımın hülasası, ana fikrisin Tiryandafilya. Senden öncekiler ya masadan kaçtı ya da onları masadan ben kovdum. Şimdi benim tüm bu kaybolan yıllarımın hesabını vermek de sana kaldı. Sevdiğin başka bir erkek olmasına rağmen bu yola girmen için de seni zerre kadar zorlamadım, bunu da biliyorsun Tiryandafilya. Duvarımın arkasına dolanman için sana elimden gelen tüm kolaylığı gösterdim. Bu asla senin marifetin, el çabukluğun, kahredici, tahrik edici, tahkir ve de tezyif edici dişiliğinle olmadı. Senden önce gidip, tüm kapıların kilidini senin için açan irade bendim. Orada beni çırılçıplak gördüysen benim sayemdedir. Şimdi dürüstçe oynayalım o zaman. Ama unutma Tiryandafilya; ihanet ilgi çekse de hain sevilmez…”

Efraim K‘nın kitabını buradan indirebilirsiniz.

 

kitap tanitan kitap 5 vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?Kitap tanıtan kitap 5

İmkânsız bir buluşma düşleyin: Nietzsche, Montaigne, Chomsky ile Fârâbî ve Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri bir arada. Ama yalnız değiller, hemen yanı başlarına John Berger, Cahit Zarifoğlu, André Gorz , Oğuz Atay, İsmet Özel, Amin Maalouf, Gilbert Achcar, Nevzat Tarhan, Randy Pausch ve daha bir çok aşina olduğumuz yazar, şair, düşünür gelip oturmuş. Bu imkânsız buluşmayı Derin Düşünce sitesinin yazarlarına borçluyuz. Sadık dostlarımız Alper Gürkan, Mustafacan Özdemir, Mehmet Alaca, Mehmet Salih Demir ve en az “eskiler” kadar çalışıp didinen genç yetenekler: Essenza, Esma Serra İlhan, Gülsüm Kavuncu Eryilmaz, Abdülkadir Hacıaraboğlu, Azat Özgür. Kitap tanıtan kitapların beşincisini ilginize sunuyoruz, kitapların dünyasına açılan 23 pencereden bakmak için. Buradan indirebilirsiniz.

hamza_yusuf vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır? Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reformkonulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kc vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?Bilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

vicdan azabı bir hastalık mıdır?Vicdan azabı bir hastalık mıdır? Gerçekler hakikaten var mıdır?

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin