Bir kelebeğin kanat çırpması fırtına başlatabilir mi?
By my on May 22, 2020 in Aforizmalar, Bilim, Kâinat, Matematik
Not: Bu silsile önemli grafikler ve formüller içermekte. Twitter’daki yayından görselleri incelemenizi tavsiye ederiz.
- Edward Lorenz’in “Brezilya’daki bir kelebeğin kanat çırpması Texas’ta bir kasırgaya neden olabilir mi?” başlığını taşıyan makalesi bilim dünyasında fikrî bir kasırgaya sebep olmuş ve insanları kaos üzerine düşündürmüştü. Neden?
- “Kaos” denince aklımıza karmaşa, beklenmedik felaketler gelir. Ama matematikte bu kelimenin mânâsı farklıdır. Kaos teorisi (teorileri) dinamik sistemleri yani zaman içinde değişen sistemleri inceler: Bir sarkacın hareketi, gezegenlerin dönüşü, Kenya’daki zebraların nüfusu…
- Bilim adamları tabiatı incelerken bir soyutlama yaparlar yani gerçek dünyayı sadeleştirip formüllerle ifade ederler. Bu formüller onlara “geleceği görme” imkânı verir. Meselâ bir sarkacın ilk bırakılma anındaki açısı vs biliniyorsa “t” zamanı yerine 15 koyarak 15ci saniyedeki yerini bulmak gibi.
- Burada bilim adamının işini kolaylaştıran şey, dinamik sistemin öngörülebilir (determinist) olmasıdır. Sürpriz, şans yoktur. Biyolojik sistemlerde dahi böyledir. Meselâ kuraklık sırasında ölecek zebraların sayısını hesaplayıp çiftleşme, doğum vs tahminler (asgarî bir hata payıyla) yapılabilir.
- Bu tip basit sistemlerde ikinci bir ortak nokta şu: Parametrelerdeki küçük bir değişik sonucu pek fazla değiştirmez. Meselâ bir gülleyi 48° değil de 49° açıyla fırlatırsanız izleyeceği yol ve düşeceği nokta diğerine çok yakın olacaktır.
- Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur; yakın sebepler ise yakın sonuçları. Bu illiyet, nedensellik, determinizm, tahmin edilebilirlik, Newton fiziği… Bütün bunlar insanların sezgisine uygundur. Bu yüzden kolaylıkla öğreniriz.
- Ama bazen işler bu kadar basit değildir. Bilardo oynadıysanız ufak bir açı farkının ne çok şeyi değiştirdiğini görmüşsünüzdür. Fizikçilerin yakından incelediği bir diğer örnek çift sarkaç yani bir sarkacın ucuna bağlı ikinci bir sarkaç. Sistemin davranışı, başlangıç verilerine çok farklı olabiliyor.
- Çift sarkaç tamamen kontrolsüz, öngörülemez bir hareket mi yapıyor? Hayır; onun da bir formülü var ama tek sarkaca kıyasla çok daha karmaşık ve ilk değerlerdeki ufacık bir sapmaya karşı çok hassas…
- İşte bu hassasiyet yüzünden sistem insan zekâsı için “öngörülemez” oluyor. Yani gerçekte yine bir determinizm var ama bizim tahayyül gücümüzün ötesinde… (Bkz. Kaos / Chaos / хаос / χάος / فوضى)
- “Kelebek etkisi” sözü nereden geliyor peki? Hava durumundan! Dikkat ederseniz bilim adamları gezegenlerin hareketlerini yıllar hattâ yüzyıllar öncesinden tahmin edebiliyorlar. Okyanustaki gelgitler için yapılan çizelgeler yıllarca değişmiyor. Ama 3 gün sonraki hava durumunu bilemiyoruz.
- Edward Lorenz, 1970’lerde 3 parametreli çok basit bir sistem kurmuş. (Nem, rüzgâr hızı, sıcaklık gibi düşünün.) Lorenz bu parametreleri hesaplayan formülleri de basite indirgemiş ve 16 KB hafızası olan bir bilgisayarı bu hesap için programlamış. (Gülmeyin, o dönem için bir Ferrari sayılır)
- Lorenz bir gün bu simülasyonu durduruyor (kırmızı çizgi) ve ertesi gün yeniden başlatıyor. Bir de ne görsün? Değerler eski güzergâhtan sapıyor (oklar). Adamımız önce bilgisayarın bozulduğunu düşünüyor ama sorun başka yerde. Nedir?
- Lorenz simülasyona devam etmek için parametreleri virgülden sonra iki basamak yani yüzde bir hassasiyetle giriyor. Oysa bilgisayar yüz binde bir yahut milyonda bir hassasiyetle çalışıyor. Lorenz’in istemeden girdiği sapma muhtemelen binde bir mertebesinde ama netice çok farklı.
- Kısacası, ilk değerlerdeki ufacık bir sapma, 3 parametreli bir simülasyon olan bu basit sistemde bile önemli farklar doğuruyor.
- İşte bizim Lorenz “Brezilya’daki bir kelebeğin kanat çırpması Texas’ta bir kasırgaya neden olabilir mi?” başlığını o zaman icad etmiş. Bir makalenin ve birkaç konferansın başlığı bu.
- Lorenz diyor ki Texas’taki bir kasırgayı aylar öncesinden (teoride) tahmin edebilirsiniz ama hesaba katmanız gereken parametreler o kadar çok ve en ufak bir sapmanın neticesi o kadar büyük ki… gerçekte bu tahmini tutturmanız imkânsız.
- Gelin şimdi kendimiz bir kaos ihdas edelim: Psikoloji, demografi, yapay sinir ağları, istatistik, ekoloji, bio-matematik gibi bir çok dalda kullanılan Lojistik fonksiyonlardan istifade edeceğiz. Bir döngü içinde f(x)=4x(1-x) fonksiyonunu hesaplayın. Sonuç tekrar parametre olarak girilecek…
- Excel’de 0.37 ile hesaplayıp grafiği çizdikten sonra (mavi) bir de 0.370001 ile çizelim (kırmızı). Sonuç? Baştan aynı yolu izleyen grafik ilk 15 değerden sonra birden diğerinden tamamen ayrı bir yol izliyor.
- Şimdi 4 yerine 2 koyalım ve farklı başlangıç noktaları için grafik çizelim. 0.5’te bir yakınsama/çekim noktası olduğunu göreceksiniz. Katsayı ile oynadıkça çekim noktası yer değiştiriyor ama kaybolmuyor.
- Fakat katsayı 3.1 olunca çekim noktası iki değer arasında (0.56 ve 0.76) gidip geliyor: Peryodik bir osilasyon var. 3.5’te çekim noktaları 4’e, 3.56’da ise 8’e çıkıyor.
- Peki, katsayılardaki değişimin çekim noktalarına etkisini grafikle gösterirsek ne olur? Dalların bölünmesi yani çekim noktalarının artışı sürekli değil. Belli bir değerden sonra grafik anlaşılmaz şekilde karmaşıklaşıyor. Sonra “sükûnet bölgeleri” çıkıyor ortaya. Bunlara zoom yapınca yeniden bölünmeler ve yeniden karmaşa. Zoom yaptıkça bu böyle gidiyor.
- Aynı yapı/motif/patern zoom yaptıkça tekrar tekrar ortaya çıkmasına matematikte “fraktal” diyoruz. Fraktal mefhumunu burada anlatmak imkânsız; özel bir silsile yapmak gerek. Ama bilin ki doğadaki bir çok şeyin yapısı fraktaller ile modellenebiliyor.
- Lorenz’in fonksiyonlarını milyonda bir farklı değerler ile 3 boyutlu grafiğe döktüğümüz zaman ortaya bu şekil çıkıyor.
- Şekli daha iyi anlamak için biraz çevirelim… Milyonda bir kaymaların noktaların hareketine yapacağı etkiyi önceden kestiremiyoruz ama çekim noktaları etrafında adeta gizli bir kurala uyarak toplanıyorlar.
- Bu bize ne öğretiyor? Lorenz’in çekim noktalarını virgülden sonra 100 basamak hassasiyetle çizip inceleyen araştırmacılar sistemin fraktal yapısını gözlemlediler. Yani “kaos” dediğimiz şey rastgele/saçma/öngörülemez değil. Tersine, bir nizam içinde dönüşüyor.
- Bizim Lorenz şöyle demiş: “Küçük değişimler, fırtına gibi olayların meydana gelme sıklığını arttıran/azaltan bir etkiye sahip değil. En fazla ortaya çıkış sırasını değiştirebilir.”
- Evet, kaos üzerine düşündüğümüzde görüyoruz ki bilim adamlarında bir ariza var: Kendi icad ettikleri “determinizm” gibi kavramları yani vehmettikleri meVHuMları, bir müddet sonra tartışılmaz, adeta tanrısal varlıklar gibi görüyorlar ve buna uymayan her şeye “kaos/şans/tesadüf…” diyorlar.
- “Determinizm / cebriye” mutlak mânâda eşyanın tâbî olduğu bir kaideler manzumesine, tabiata uygun “davranması” mıdır? Bu mecburiyet hangi levhada yazılıdır? Eşyanın buna itaat edecek iradesi var mıdır? Yoksa, bu kanunların yapıcısı, polisi, mahkemesi, bilir kişisi… Nerededir?
- Bu “Müslümanca” soruları Galileo, Newton, Einstein, Bohr, Heisenberg, Boltzmann, Mach gibi dehalar sormuşlar ve harika cevaplar vermişlerdi. Kimse onlara “yobaz, pis yaratılışçı” demiyordu. Zaten onların da pek umurunda değildi bu.
- Fizik bilginleri arasından Galileo, Newton, Einstein, Mach gibi akıllı insanlar çıkmıyor artık. Bilimin tasavvuruna/ kavramsallaştırmasına eleştirel bakamıyor taze bilgincikler. Daha çok medya manyağı şov meraklısı tipler görüyoruz. Epistemoloji ile astrolojiyi ayırd edemeyecek tipler…
- Netice? Kuantum fiziği, Galileo – Newton’dan beri kullanılan madde, enerji, parçacık, dalga gibi tasavvurların yetersizliğini ortaya koydu. Kaos matematiği de determinizmin güncellenmesi gerektiğini gösteriyor.
- “İnsan her şeyi anlayamaz/bilimin sınırları var” tarzı açıklamaları yanlış buluyorum. Bilimin ve insanların önü sonsuza kadar açık zira Allah Teâlâ insana muazzam bir zekâ ve merak vermiş. Ama…
- Ama bilimin sınırı olmadığı için Kıyamet’e kadar bildiklerimiz, bilmediklerimizden çok daha az olacak. Okyanustaki tek bir damladan bile az… https://twitter.com/DDGrubu/status/955094973766094849?s=20
- Bilim adamları sadece gözledikleri hayvanlar ve kimyasal maddeler hakkında değil, kendi yöntemleri, zekâ kapasiteleri, bilim lisanı ve kavramlar hakkında da şüphe etmeliler. Einstein’ın epistemoloji notlarını, Heisenberg’in el yazmalarını okursanız bunu görürsünüz.
Tavsiye okuma:
- Büyük Patlama / Big Bang / Urknall / الانفجار العظيم https://www.derindusunce.org/2016/11/29/buyuk-patlama-big-bang-urknall-%d8%a7%d9%84%d8%a7%d9%86%d9%81%d8%ac%d8%a7%d8%b1-%d8%a7%d9%84%d8%b9%d8%b8%d9%8a%d9%85/
- Evvel / Origin / Beginning / πρώτος / أولا https://www.derindusunce.org/2016/11/26/evvel-origin-beginning-%cf%80%cf%81%cf%8e%cf%84%ce%bf%cf%82-%d8%a3%d9%88%d9%84%d8%a7/
- Sebep-Sonuç / Nedensellik / İlliyet / Causality / العلاقة السببية https://www.derindusunce.org/2013/11/06/sebep-sonuc-nedensellik-illiyet-causality/
- Bâkî / Eternal / Timeless / διαχρονικό / باقي https://www.derindusunce.org/2016/08/03/baki-eternal-timeless-%ce%b4%ce%b9%ce%b1%cf%87%cf%81%ce%bf%ce%bd%ce%b9%ce%ba%cf%8c-%d8%a8%d8%a7%d9%83%d9%8a/
- Kaos / Chaos / хаос / χάος / فوضى https://www.derindusunce.org/2017/05/12/kaos-chaos-%d1%85%d0%b0%d0%be%d1%81-%cf%87%ce%ac%ce%bf%cf%82-%d9%81%d9%88%d8%b6%d9%89/
- Tanrı Parçacığı / God Particle / إلها الجسيمات https://www.derindusunce.org/2016/07/15/tanri-parcacigi-god-particle-%d8%a5%d9%84%d9%87%d8%a7-%d8%a7%d9%84%d8%ac%d8%b3%d9%8a%d9%85%d8%a7%d8%aa/
- Dikkat Kitap: Modern Bir Put: Bilim https://www.derindusunce.org/2011/12/16/dikkat-kitap-modern-bir-put-bilim/
- Dikkat kitap: Bir pozitivizm eleştirisi https://www.derindusunce.org/2017/03/30/dikkat-kitap-bir-pozitivizm-elestirisi/
- Dikkat Kitap: Maymunist imanla nereye kadar? https://www.derindusunce.org/2010/06/02/dikkat-kitap-maymunist-imanla-nereye-kadar/
- Kur’ân-ı Kerîm ve Tabiat İlimleri / Ahmed Yüksel Özemre https://www.derindusunce.org/2015/07/25/kuran-i-kerim-ve-tabiat-ilimleri-ahmed-yuksel-ozemre/
- Bilim Felsefesi https://www.derindusunce.org/2016/01/22/bilim-felsefesi/
- Muhtemel / mümkün / possible / probable / المحتمل / ممكن https://www.derindusunce.org/2014/11/18/muhtemel-mumkun-possible-probable-%d8%a7%d9%84%d9%85%d8%ad%d8%aa%d9%85%d9%84-%d9%85%d9%85%d9%83%d9%86/
- Epistemolojinin Tanımı ve işlevi[1] https://www.derindusunce.org/2010/09/15/epistemolojinin-tanimi-ve-islevi1/
Edebiyat, Sinema, Siyaset, Sanat tarihi, Mimarî, Ateizm, Kemalizm, İslâm, Kadın hakları, Feminizm, Tarih, Felsefe… Bugün 100’e yakın kitap var. Yakında yenileri eklenecek, bu sayfayı takip edin…
Sosyal medya mesajlarımızı derlediğimiz kitapların 8cisi yayında. Konu başlıkları şöyle:
- Şirket kuranlara tavsiyeler
- ABD biyolojik bir savaş için hazırlık mı yapıyor?
- Corona Virüs, ekonomik neticeler, FED ve Borsa
- Çin’in Yeni İpek Yolu, askeri bir proje mi?
- Stalin Raporu: Nikita Kruşçev CIA ve MOSSAD’ı nasıl kullandı?
- Corona Virüs ve Çin’deki salgın hastalık
- KGB’nin kayıp hazinesi…
- Hitler’in Türkiye’yi işgal planı ve Müslümanların Hitler’e bakışı
- ABD insanları nasıl köpekleştirir? Türkiye’yi korumak için ne yapmalı?
- Hafızamız nasıl siliniyor? Gerçeklerin yerine yalanları kim yazıyor?
- Evlenme ve boşanma üzerine…
- Yeni ipek yolu projesi
- Salgın Hastalık Tahvilleri: Milyonların ölümünden zengin olmak
Clausewitz “Savaş siyasetin alternatifi değil, başka araçlarla devamıdır” diyordu. İnsanlığın kapitalizm ile kimliksizleştiği 21ci yüzyılda futbol siyasetin farklı araçlarla devamı haline geldi. Demokratik, faşist yahut sosyalist hiçbir siyasî rejim, futbolu görmezden gelmiyor. Açık yahut gizli, her siyasî partinin, liderin ve rejimin bir “futbol politikası” var.
- Neden diğer spor dalları değil de futbol?
- Futbol yoluyla savaş ve iç savaş nasıl çıkartılır?
- Hükümet darbesi yapmak için futbol nasıl kullanılır?
Elinizdeki e-kitap, tarihten örnekler vererek bu sorulara cevap arıyor. Teorik değil tersine somut olaylara ve görsellere dayalı, sosyal medya formatında bir anlatım. Buradan indirebilirsiniz.
Bu kitap, Fikir Kırıntıları-7, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran derlemelerin yedincisi. Gayemiz, dayatılan sahte gündemlerden kaynaklanan ufuk daralmasını engellemek, merak uyandırmak ve okurlarımızı araştırmaya teşvik etmek. Fikir Kırıntıları-7’nın sorguladığı 21 konu şöyle:
- 4 başkan öldüren muz cumhuriyeti ABD’nin sindirim sistemi nasıl çalışır?
- Sivil nükleer riskler
- Rus derin devleti nedir ve nasıl çalışır?
- F-35 savaş uçağına ve Amerika’ya ne kadar güvenebiliriz?
- Sinemada siyasî propaganda nasıl yapılır?
- Alman derin devleti neden Almanya’ya hizmet etmiyor?
- Kore savaşı hakkında çok bilinen yalanlar ve az bilinen gerçekler…
- İsveç bir ileri demokrasi midir yoksa işgal altında bir sömürge mi?
- Fransa’nın Suudi Arabistan’a sattığı biyolojik silah laboratuarının Yemen’deki salgın hastalıklarla ilgisi ne?
- Putinizm, küresel sermaye ve Rus savunma refleksi
- F-35 gerçekten hayalet mi? Görünmezlik nedir ve nasıl çalışır? “görünmez” denen uçak nasıl görüldü ve vuruldu?
- Doğal gazı savaş sebebi haline getiren sebepler nelerdir?
- 2ci dünya savaşında temelleri atılan küresel sistem: Hitler, dolar ve altın
- Amerika’nın virüsle sivillere saldırdığı gün…
- İngilizlerin Fransa yüzünden 9 gemi kaybettiği savaş
- Silah Ticareti: Ambargo nasıl delinir? Kimyasal ve biyolojik silah nasıl el altından satılır? Soykırım yapan diktatörlere gizli yardım nasıl gönderilir?
- Amerika’nın Fransızları laboratuvar faresi gibi öldürdüğü gün…
- İtalyan mafyası Avrupa Birliği fonlarına nasıl el koydu?
- Uluslararası silah ticareti nasıl çalışır?
- İnsanları kullanan bencil manipülatörler kimdir?
- ABD’de gerçekleşmiş bir darbe girişimi
Kitabı PDF formatında indirmek için buraya tıklayın.
Elinizdeki bu kitap, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran çalışmaların altıncısı. (Buradan indirebilirsiniz) Maksadımız, iş hayatındaki uzmanlaşmadan kaynaklanan ufuk daralmasını engellemek, merak uyandırmak ve okurlarımızı araştırmaya teşvik etmek. Kısacası, bahsettiğimiz konuları derinleştirmek isteyenler makale ve kitap okuyarak kendilerini geliştirmeye devam etmeliler. Fikir Kırıntıları-6’nın sorguladığı meseleler şunlar:
- Savunma enerji sektöründeki stratejik şirketlerimiz güvende mi?
- Türkiye neden uçak motoru yapamıyor?
- Neden Kürtler hedefteydi? Yeni bir Halepçe olur mu?
- Uygurlar için ne yapılabilir?
- Banka nedir; nasıl çalışır; nasıl çalışmalıdır?
- S-400 füzesi, ABD darbelerini engellemek için kullanılabilir mi?
- ABD bir hukuk devleti midir?
- Gerçekler hakikaten var mıdır?
- 3cü dünya savaşı: Ne zaman başlar? Kaç yıl sürer? Nasıl biter?
- Vatikan’ın kaç parası var? Nerede saklı? Vatikan bu parayla ne yapıyor?
- Bireysel silahlanma Türkiye’ye uyar mı?
- Frankenstein ve Marx
- Nobel ekonomi ödülü mü yoksa soytarılık mı?
- Abdülhamid neden Osmanlı’nın çöküşünü engelleyemedi?
- Geleceğin savaşları neye benzeyecek?
- Savaşan robotlar askerlerin yerini alacak mı?
- Amerika nükleer silahlarına sahip çıkamıyor
- Veri politikası
- Ruhr Kızılordusu ve Alman işçi isyanı
Sosyal medyaya en çok yöneltilen eleştirilerin başında yalan haberlerin yayılması ve kısa mesajlar yüzünden fikirlerin sloganlaşması geliyor. Haklı mı bu eleştiriler? Gerçekte “ana akım” denen gazete ve televizyon kanalları, sosyal medya fenomenlerinden daha dürüst değiller. Çünkü patronların veya arkalarındaki ulus-devletlerin propagandasını yapıyorlar. Bunların yalan haberden yakınmaları bile yalan. Gerçekte, yalan tekelini kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeler.
Gelelim ikinci eleştiriye. Siyasî, ekonomik ve hukukî sorunlar 5-10 kelimeye, birkaç görsele sıkışıp kalıyor. Bu doğru. Ancak sosyal medyanın “hafifliği” ve sür’ati sayesinde resmî tarih ve resmî ideoloji kolaylıkla tartışmaya açılabiliyor. Burada elbette sloganların ve uydurma komplo teorilerinin girdabına kapılma riski var. Evet… Elinizdeki bu kitap, Fikir Kırıntıları-5, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran çalışmaların beşincisi. Az önce bahsettiğimiz tehlikelerden yani yalan haber, sloganlaşma ve paranoyak teorilerden korunmak için çok sayıda kitap ve makale tavsiye ettik. Eğer sosyal medya mesajları gerçeğin kendisi gibi değil bir sorgulama fırsatı gibi kullanılırsa kemikleşmiş korkular ve önyargılar bir çırpıda yokedilebilir. Bizim de amacımız bu zaten. Kısacası, bahsettiğimiz konuları derinleştirmek isteyenler makale ve kitap okuyarak kendilerini geliştirmeye devam etmeliler. Fikir Kırıntıları-5’in sorguladığı meseleler şunlar (Buradan indirebilirsiniz):
- Algı operasyonu nedir?
- Çocuklara tecavüz önlenebilir mi?
- Türkiye’nin algı operasyonlarında gol yemesinin sebebi parasızlık değil vizyonsuz ve çapsız bürokratlardır.
- Casus kurtarma operasyonu nasıl yapılır?
- İnterpol bir suç örgütüne mi dönüşüyor?
- Ateşin haberini almak ile yanına oturup ısınmak arasındaki fark nedir?
- Kur’an’ı herkes kendi aklıyla anlayabilir mi?
- Devletler neden terör örgütlerinin para hareketlerini takip edemiyor?
- Rabıta nedir?
- Endüstri 4.0 ile Bilgi Teknolojileri Endüstriyi Tahakküm Altına Alabilir
- İslâmî devlet olur mu?
- Yurt dışında okumaya veya çalışmaya gerçekten hazır mısınız?
- Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti üzerine dobra dobra
- Yapay Zekâ: Tehditler ve Fırsatlar
- Ölümsüzlük üzerine…
- Tarihî propaganda ve ideolojik çarpıtmalardan nasıl korunalım?
- Çevik yazılımda 9 tuzak ve 9 çözüm
- Artık doktorun gözünde hasta değil müşterisin!
- Benzinli arabadan elektrikliye geçerken… Fırsatlar ve tehditler…
“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.
Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.
Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.
(Son güncelleme: 4cü sürüm, 12 Ocak 2019)
Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.
Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır
Dünya ticaretinin %80’i denizden yapılıyor. Ülkelerin hayatta kalması yani gıda ve enerji tedariki için deniz yollarına erişmeleri şart. Panama, Süveyş, Malaka ve Cebelitarık gibi bütün stratejik noktalar ABD, Britanya ve Fransa’nın kontrolünde. Bu üç devlet istedikleri ülkenin ekonomisini petrolsüz ve dövizsiz bırakıp boğabilecek bir güce sahip.(Bkz. Petro-dolar sistemi)
Komplo teorisi mi? Değil, her şey ortada: Akademisyenler, amiraller, bakanlar ve diplomatlar, doktrinlerini açık açık yazmışlar ve yazdıklarını harfiyen tatbik etmişler: Alfred Mahan, Halford Mackinder, Nicholas Spykman, Zbigniew Brzezinski, Edward Luttwak, Samuel Huntington, Joseph Nye, David Peraeus, Henry Kissinger… Jeopolitiğin bu ünlü isimleri, İngilizlerin ve Amerikalıların dünyaya sürekli hükmetmesi için neler yapılması gerektiğini her ortamda açıkça ifade etmişler. Tabi bu tahakküme bir takım kılıflar uydurulmuş: Önce Hristiyanlık, sonra üstün(!) beyaz ırk ve nihayet serbest ticaretle demokrasi adına verilen bir mücadele gibi gösterilmiş. Yani sınır tanımayan Anglo-Saxon şiddetine, ideolojik meşruiyet zeminleri ihdas edilmiş. Ama değişen ideolojilere ve teknolojinin ilerlemesine rağmen 150 yıldır değişmeyen jeopolitik sabitler var. 21 harita ve 11 makaleden oluşan bu kitap, Anglo-Saxon hakimiyetini mümkün kılan şartları ve Avrasya’nın kurtuluş yollarını sorguluyor. Coğrafî engellerden ekomik savaş araçlarına ve psikolojik harbe kadar… Kitabı buradan indirebilirsiniz.
İslâm coğrafyasında sürüp giden petrol savaşları deniz yollarından ayrı düşünülebilir mi? Sudan petrolünü Çin’e taşıyan yol Yemen ve Malaka boğazından geçiyor. İran ve Arap petrolünü Avrupa’ya taşıyan yol ise Mısır’daki Süveyş kanalından. Akdenizi’in Atlantik kapısı olan Cebelitarık ve Pasifik’i Altantik’e bağlayan Panama da aynı “uygarların” kontrolünde. Bütün deniz yollarını kontrol eden bu ülkeler hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahipler hem de dünyadaki silahların %90’ını üretip satıyorlar. Ve aynı ülkeler sürekli dünya barışı ve özgürlük için çalıştıklarını söylüyorlar! Kendisini dünyanın mâliki gibi gören bu “uygarlığın” önüne çıkan liderler öldürülüyor, ülkeler işgal ediliyor, hükümetler darbe ile, halklar ise terörle “terbiye” ediliyor. Evet… Bu konulara odaklanan Fikir Kırıntıları serisinin 4cü kitabını ilginize sunuyoruz. Konu başlıkları şöyle:
- Bazı çocuklar çikolatadan nefret eder!
- Lityum savaşları başladı!
- Savaşsızlık, barış değildir!
- Bilimsellik aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
- Denizlere hâkim olanlar nasıl dünyaya hâkim oldular?
- Modern savaşlarda neden insan değersizleşiyor?
- Teröre karşı sıradan vatandaşların yapabilecekleri 3 şey
“Fikir Kırıntıları-4” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.
Savaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi? Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.
Artık gazeteler okurlarıyla, TV kanalları seyircileriyle rekabet halinde. Kimilerine göre Donald Trump bile seçimi sosyal medya sayesinde kazandı. Rakibi Hilary Clinton, Başkan Obama, hatta CNN, FOX gibi kanallar sürekli sosyal medyadan yayılan “yalan haberlerden” (fake news) yakınıyorlar. Belki de yalan haberden değil yalan tekelini kaybetmekten rahatsız oldular? Gerçek ne olursa olsun teknoloji eskiden bir oligarşiye ait olan medya gücünü -bir parça da olsa- sıradan insanların eline verdi. Sosyal medya elbette ırkçılık, iftira ve hakaretin yayılması için uygun bir zemin ama “haber” ve “bilgi” ve bunlara ait yorumları herkesin erişebileceği bir noktaya getirmesi açısından ilginç. Fikir Kırıntıları-3 Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran bir çalışma. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 ve Fikir Kırıntıları-2’nin gördüğü ilgi bize yine cesaret ve güç verdi. Tabi her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için makale ve kitap da tavsiye ettik. “Fikir Kırıntıları-3” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.
Rönesans sanatın yeniden doğuşu değil ölümü oldu… ve daha bir çok şeyin! Rönesans’ın fikir dünyamızda açtığı yaralar bugün dahi kapanmış değil. Maddenin mânâyı tahakküm aldığı, adına “Aydınlanma” dediğimiz karanlık çağların miladı hiç şüphesiz bu dönem. Güzel ahlâk ile güzel sanatın irtibatının kopuşudur Rönesans. Bu kopuş yüzündendir ki insanlık sadece sanatta değil siyaset, bilim, felsefe, iktisatta lâdini dünya görüşünü Hakikat’in yerine koydu. Sonradan bütün dünyaya dayatılacak olan Avrupa sanatı Rönesans’tan itibaren bilimselleşti. Anatomi, optik, matematik kuralları ve özellikle de merkezî perspektif sanatta insanî ifade imkânını sınırladı. Sömürgeciliği, dünya savaşlarını ve insanları homo-economicus zanneden ideolojileri doğuran işte bu zihniyet oldu. İnsanlık asırlardır hapsolduğu Rönesansçı perspektiften kurtulabilir; kurtulmalıdır da. Bu kurtuluşun neticeleri ise sadece sanatla sınırlı kalmayacak, ahlâkî, siyasî, felsefî tekâmüllere kapı açacaktır. Rönesans’ın Kara Kitabı bu kurtuluşa katkıda bulunmak amacıyla yazıldı. Başta Pavel Florenski ve Erwin Panofsky olmak üzere George Orwell, Juhani Pallasmaa, Michel Foucault, Ahmed Yüksel Özemre, Zygmunt Bauman, Stanley Kubrick, Cemil Meriç, Henri Lefebvre, Lucien Lévy-Bruhl, Rasim Özdenören, Mircea Eliade, René Guénon gibi sanatçı ve düşünürlerin eserlerinden ve iki değerli araştırmacımızın, Ozan Avcı ile Gönül Eda Özgül’ün makalelerinden istifade edildi. Buradan indirebilirsiniz.
Nedir medeniyet? Opera? Demokrasi? Parklar ve bahçelerle süslü şehirler? Metro? Asansör? Modern çağın karanlık dehlizlerinde kaybolan bizler için medeniyet, teknoloji ve kültür mefhumlarını birbirinden ayırdetmek zor ama şurası kesin: Hiroşima, Gazze ve Halep’te şehirleri (medineleri) haritadan silen Batı’ya “medenî” diyenler büyük bir suç işliyorlar. Zira katil bir insanı bir kere öldürür ama katile “katil” demeyenler içlerindeki insanlığı, vicdanı öldürmüş olurlar. (Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير) Evet… Kimileri adaletle hükmedilmiş mülkler bıraktılar geriye; kimileriyse kan ve göz yaşıyla, kul hakkıyla çimentosu karılmış duvarlar, piramitler, kuleler. Elinizdeki bu kitap şu veya bu medeniyeti anlatma değil medeniyet mefhumunun derinlerine inme derdinde. İnsanlar arasındaki münasebetleri yani muhabbet, merhamet, adalet, ticaret ve şiddeti yönetebilme gücü açısından medeniyet mefhumuna yeni bir bakış açısı teklif ediyor. Miras olarak köprü bırakanlarla duvar bırakanları tefrik etmeye yarayacak bir bakış açısı. Buradan indirebilirsiniz.
Bir kez daha sosyal medyada paylaştığımız mesajları kitaplaştırdık. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 o kadar çok ilgi gördü ki biz de yeni e-kitabı ilginize sunmak için elimizden geleni yaptık… Ve her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Fikir Kırıntıları-2’nin konuları şöyle: Taktik ve Strateji, Enerji, Vatikanizm, Gündem Zehirlenmesi, İslâm Sanatı, Kanlı Fotoğraf Yayma, 1 Mayıs, Amigo-Tarihçi, Futbol, mafya, uyuşturucu, fuhuş ve terör, Namaz illâ namaz, Müslümanlarda içe kapanma ve dışa açılma, Neden okuyalım? Ne okuyalım? Nasıl okuyalım?, Ekonomistler neden ekonomiden anlamaz?, Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî, Sosyal Medya, Gurbet, Çirkin Şehir, Devrim, Yeni PKK ve “Private Security”, Şifalı ottan zehir yapma, Kadına Karşı Şiddet, Liberalizm, Gerçeği görme, Çalışan kadın, Suriye, Tasavvuf, Hollywood-Pentagon, Beyin yıkama ve psikolojik harp. Buradan indirebilirsiniz.
140 karakterle derdini anlatabilenlerden misiniz? Kısa mesajlar, FaceBook’taki özlü sözler, Twitter’da kısaltıldıkça sloganlaşan fikirler… Tabi insanlar sözü uzatmanın yeni yollarını buldular: Video, caps, … Ancak kısa söz her zaman derinlikten mahrum olmakla eş anlamlı değil. Az sözle çok ama çok derin mânâlar da aktarılabilir. Kısa sözün hikmeti dışarıdan aktarılan, alimden cahile verilen yeni bir şey değil. Meselê ârifin irfanıyla agâh olunması; dinleyende bilkuvve (potansiyel) olarak bulunan güzelliklerin uyandırılması, bilfiil (aktif) hale geçirilmesi. Bunun için “dinleyen anlatandan “ârif olsa gerek” buyurmuş büyükler. Biz de Twitter’da paylaştığımız kısa mesajları konularına göre tasnif edip kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Eğitimden Türk soluna, ekonomik krizlerden petrol savaşlarına, ölüm korkusundan küresel ısınmaya kadar çok farklı konularda aforizmalar… Konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Buradan indirebilirsiniz.