RSS Feed for This Post

TL/dolar ekonominin sağlığını ölçer mi?

  • Türkiye’de bitmeyen ekonomi geyiği: “… Dolar düştü Yaşasın Erdoğan; dolar çıktı kahrolsun AKéPé! …”
    Oysa böyle bir dünya yok; gerçek hayat, gerçek ekonomi bu değil. Ya nedir?
  • Dolar/TL gerçekten refah seviyesini gösterir mi? Bu grafiğe dikkatle bakalım: ABD’ye göre fiyat seviyesi ve kişi başına düşen GSYİH, 2020.
    Dikey eksen: Satın alma gücü paritesi (PPP) dönüştürme faktörlerinin piyasa döviz kurlarına fiyat düzeyi oranı.
    Yatay eksen: Kişi başına düşen GSYİH’yı ‘uluslararası dolar’ cinsinden gösteriyor. Yani fiyat farkları için düzeltme yapıldıktan sonra kişi başına milli gelir.

  • Dinamik, üretim ve ihracat odaklı ülkeler için “zayıf” dövizin bir kaza değil tercih olduğu aşikar. Neden böyle?

  • Yerel dövizin dolar karşısında zayıf olması ülkenin ihracatının rekabetçi hale getirir. Örneğin, Çin, Güney Kore ve Japonya gibi ülkeler, ihracat odaklı ekonomilere sahip oldukları için, yerel dövizin dolar karşısında zayıf olmasını tercih ederler.
  • Bu nedenle, ülkelerin para birimlerindeki değer değişiklikleri, ekonomik güçlerinin göstergesi değildir.
    Tabi endüstriyel dokusu olmayan yani organize sanayi bölgeleri, mühendis ve teknik üniversitelerden mahrum, fakir ülkelere bu değerlendirme uymaz. Hammadde yani düşük katma değerli işlenmemiş tarım ürünü ve mineral satan; dolar ile sanayi ürünü alan ülkeleri konuşmuyoruz.

  • Çin, Güney Kore, Hindistan, Türkiye ve Japonya grubunun bir diğer ortak özelliği de kronik enerji açığı. Bu ülkeler ihracata dayalı büyüdükleri için kendi enerji kaynakları yetmiyor ve ARTAN miktarlarda enerji ithal ediyorlar. Ödemeler genelde dolar ile.
  • Kısacası endüstrisine güvenen, insan gücü olan ve ulaşım altyapısı yani limanları, demiryolları, otoyolları yetkin olan ülkeler ihracata dayanarak büyümek isterler ve düşük döviz kuru bu büyüme stratejisinin bir parçasıdır.
  • Ama, döviz kuru politikalarının sürdürülebilirliği de önemlidir. Özellikle, döviz kurundaki aşırı dalgalanmaların, finansal istikrarı tehlikeye atabileceği ve yatırımcı güvenini sarsabileceği unutulmamalıdır.

 

…Ekonomi ile ilgili e-kitap okumak için…

Birleşik Dünya İmparatorluğu

Hayatta kalmak için ülkemizin bağımsızlığını küresel şirketlere mi transfer ediyoruz? George Orwell’in 1984 penceresinden Corona Virüs salgını, küresel diktatörlük tehlikesi, kaybedilen hak ve hürriyetlerimiz… Fikir dünyamızı kontrol etmek isteyen diktatörlerin geçmişte kaldığını söyleyebilir miyiz? “Google bulamadıysa o şey yoktur” diyen bir slogan vardı; hatırlayacaksınız. Bugün Google’ın ilk 10 cevabı, Gerçek’in eş anlamlısı oldu neredeyse. (Bkz. Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة)

Google, CNN, BBC, Twitter, FaceBook gibi birkaç firma adeta bir gerçek(!) tedarik karteline dönüştü. Ama 1984, bir kehanet romanı değil. Nedir? İnsan tabiatındaki güç tutkusu ile teknolojik bürokrasinin birleşmesinden doğacak siyasî sistemlerin başarılı bir tasavvuru. George Orwell inandığı değerler uğruna bedel ödemiş bir yazar. Dahası, yazdığı her şey hayatında yaşadığı bir tecrübenin izi: Uğradığı ihanetler, aldandığı sosyalizm ütopyası, kendine “solcu” diyenlerin faşistliği ile gelen düş kırıklıkları… Bunlar Orwell’in Hayvan Çiftliği’nde ve 1984’ünde karşımıza kâh bir domuz olarak çıkıyor; kâh “2+2=4” demeyi yasaklayan bir polis memuru… Buradan indirebilirsiniz.

 

Petrol kandan ağırdır

(Son güncelleme: 4cü sürüm, 12 Ocak 2019)

Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.

 

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008’de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99’un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

 

Derin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden? Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Sitare Kutluk Tarih: Haz 24, 2023 | Reply

    Bir tespitim var ve sizlerle paylaşmak istiyorum . Lakin iletişim kutusu bulamadım . Mail adresi kullandığım maillerden biridir ancak ismim gerçek değil.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin