Kanada Neden Yanıyor?
By my on Eyl 19, 2023 in Aforizmalar, Ekonomi, Kanada
Görsellerle birlikte, zincir olarak okumak için…
- Kanada denince herkesin aklına cennet gibi bir ülke gelir. “Amerika’daki avantajlar artı sağlık sigortası” der bilenler. Bu yüzden uzun yıllardır yoğun biçimde dış göç alır bu ülke. Fakat işler fena bozuldu. Nedir?
- Bugün Kanada’ya gitseniz şok olabilirsiniz. Evsizler, daha önce hiç evsizlik görmemiş küçük şehirler de dahil olmak üzere, tüm parkları kaplayan çadırlarda uyuyan insanlar. Toronto metrosundaki rastgele saldırılar yüzünden insanlar toplu taşımayı kullanmaktan korkuyor.
- Kanada’da Sağlık Sistemi çöküyor. Acil servisler hafta sonları kapılarını kapatıyor. İnsanlar ölümcül hastalıklarının tedavisi için aylarca hatta yıllarca bekliyor.
- Büyük bir uyuşturucu bağımlılığı krizinin ülkenin ortalama ömür beklentisini düşürdü; Kanadalılar daha kısa yaşıyor artık…
- Kanada, yüz ölçümü bakımından dünyanın en büyük ikinci devleti ancak 40 milyon nüfusla nispeten küçük bir nüfusa sahip. kurulduğu yıllarda kereste ve kürk ihraç eden Kanada bugün petrol ve elektrik satıyor. Ekonomisi her zaman doğal kaynaklarla desteklendi.
- Kanada daima Amerikan ekonomisinin gölgesinde büyüdü. Fakat artık bir şeyler ters gidiyor. OECD ülkeleri içinde gelecek 30 yılda en yavaş büyüyecek olan ülke yine Kanada.
- Kanadalı çalışanların verimi sürekli düşüyor. Amerika’da ortalama maaş 57.000 dolarken Kanada’da 44.000 dolar çünkü Kanada’nın ekonomisi yenilik ve üretkenlik yerine spekülasyona odaklandı. Sermaye emlâk alıp satarak sanal bir zenginlik üretti. Yani?
- Ev fiyatları yükselince insanlar zenginleştiklerini zannediyorlar.
- Spekülasyonla zengin olmak öyle cazip hale geldi ki, ülkenin tarihinden gelen madencilik, kereste vb sektörler yatırımcı çekmekte zorlanıyorlar. Oysa ülke ekonomisi yapısal olarak hammadde üretiminin sürmesine ve bunları kullanan endüstrinin ihracatına muhtaç…
- Kanada’da konut sektörüne akan sermaye, yatırıma giden sermayeyi aştı. Kanada artık konut spekülasyonuna, diğer her şeyin toplamından daha fazla para yatırıyor. Tamamen dengesiz bir ekonomi. Neredeyse hiç yeni şirket kurulmuyor ve kurulanlar ABD şirketlerince satın alınıyor.
- Amerika’da çalışan başına yapılan yatırım Kanada’dakinin iki misli neredeyse. Bunun anlamı şu: Kanadalılar daha az/eski makine ve otomasyon kullanıyorlar; yazılımları daha eski; lojistikleri daha az optimal; üretim ve ticaret daha verimsiz. Yani?
- ABD, Kanada’da Kanada ham maddesi, emek ve sermayesi ile üretilen zenginliğe, artı değere el koyacak. Kanada Amerika’nın taşeronu oluyor. Kanadalılar fakirleşip köleleşecekler.
- Son 20 yılda Kanada’daki ev fiyatları 3 katına çıktı. Oysa maaşlar ve bankadaki tasarruflar aynı kaldı. Yeni evleri hali hazırda ev sahibi olan zenginler alıyor. Yeni işe başlayan veya düşük maaşlı insanların ev alması imkansız.
- Kanada’da emlak piyasası o kadar dengesiz bir hale geldi ki oynak faizler yüzünden insanlar ne kadar taksit ödeyeceklerini bilemiyorlar. Buna bir çözüm(!) olarak kontratın süresi esnetildi; şimdi sabit ödemeli bazı borçlar 90 senede bitecek!
- Diğer yandan Kanada’nın tuhaf bir göçmen politikası var. Üniversite mezunu göçmenleri tercih ettiği için inşaatlarda çalışacak işçi bulamıyorlar. Üstelik yükseltilen kota sebebiyle her yıl 500.000 yeni göçmen kabul eden Kanada’da ev talebi de ister istemez artıyor.
- Hastalar koridorlarda bekliyor. Beş Kanadalıdan biri yani 6,5 milyon kişi için doktor ve hemşire yok. Zira Kanada doktor ve hemşire olarak gelen göçmenlerin diplomalarını tanımıyor. Pandemi sırasında aşı olmak istemeyen doktor ve hemşireler de işten atıldı.
- Kanada’ya şaşırmış olabilirsiniz. Rusya gibi doğal kaynaklara, Amerika gibi bir endüstriye, Avrupa gibi bir demokrasiye ve serbest piyasaya sahip olan Kanada nasıl olur da böyle zillete düşer? CEVAP: Ülkeyi yöneten soytarılar ya beyinsizdir ya da gizli bir ajandaları vardır…
Bu sayfadaki kitaplar okurlarımıza armağanımızdır. Serbestçe paylaşabilirsiniz.
Dünya Sağlık Örgütü’nün Kara Kitabı
Dünya Sağlık Örgütü’nün kurulduğu yıllarda insanlık büyük bir savaştan çıkmıştı. Irk, inanç, zenginlik ayırmadan her insanı kucaklayacak küresel fikirlere, projelere ve kurumlara duygusal bir temayül vardı. DSÖ “herkes için sağlık” vaadiyle çıktı yola. Soğuk Savaş’ın en sert döneminde Rus ve Amerikalı doktorlar devrin salgın hastalıklarına karşı omuz omuza başarıyla savaştılar: Kolera, dizanteri, çiçek…
Bugün ise DSÖ tutarsız politikası ve gerçeklerle çelişen açıklamalarla insanlığı paniğe sürüklüyor. Üstelik COVID salgını DSÖ’nün çuvalladığı ilk pandemi değil. Ebola ve AIDS ile mücadelesi hatalarla doluydu ve DSÖ’nın ataleti yüzünden virüsler daha fazla ülkeye yayıldı.
COVID konusunda aylarca “Çin’e karantina uygulamaya gerek yok” diyen DSÖ başkanı yüzünden Çin’e hapsedilebilecek bir virüs bütün dünyaya bulaştı. Dünya ekonomisi sarsıldı; hastalıktan ölenlerin yanında pek çok insan işini kaybetti. Diğer yandan Covid salgını başladığından beri dünyadaki milyarderlerin serveti 641 milyar $ arttı. Kanada’daki en zengin %1 nüfus ülkedeki bütün zenginliğin %25.7’sini ele geçirdi. Bunlar sadece beceriksizlik mi yoksa DSÖ’nün gizli ajandası mı var?
ABD çekildikten sonra Pekin DSÖ’nün birinci finans kaynağı oldu. İkincisi Bill Gates vakfı. Vakfın yöneticileri arasında ise Monsanto’nun kurmayları var. Genleriyle oynanmış tohumları kullanarak çiftçileri soyan, böcek zehiri ROUNDUP ile her ülkede kanserin arttıran Monsanto… Artık sorgulama vakti: DSÖ bir sağlık örgütü mü yoksa terör örgütü mü? Buradan indirebilirsiniz.
Elinizdeki 105 sayfalık bu kitap, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran derlemelerin dokuzuncusu. Gayemiz, dayatılan sahte gündemler ve iş hayatındaki uzmanlaşmadan kaynaklanan ufuk daralmasını engellemek, merak uyandırmak ve okurlarımızı araştırmaya teşvik etmek. (Buradan indirebilirsiniz.) Fikir Kırıntıları-9’un sorguladığı 40 konudan ilk 10’u şöyle:
- Avrupa savaşabilir mi?
- Çin’deki tuhaf gıdalar üzerine…
- İsrail’in en korktuğu silah…
- Bill Gates, Dünya Sağlık Örgütü ve Monsanto…
- Neden uyumuyoruz?
- Şanghay İşbirliği Örgütü Türkiye için Avrupa Birliği’ne bir alternatif olabilir mi?
- Doğu Akdeniz’de ne kadar gaz var? Savaş çıkar mı?
- Çin’in yakın tarihi üzerine…
- Olimpiyatların zararları…
- Topraklarımızı gasp etmekisteyen şirketleri yakından tanıyalım: Glencore
Edebiyat, Sinema, Siyaset, Sanat tarihi, Mimarî, Ateizm, Kemalizm, İslâm, Kadın hakları, Feminizm, Tarih, Felsefe… Bugün 100’e yakın kitap var. Yakında yenileri eklenecek, bu sayfayı takip edin…
Hayatta kalmak için ülkemizin bağımsızlığını küresel şirketlere mi transfer ediyoruz? George Orwell’in 1984 penceresinden Corona Virüs salgını, küresel diktatörlük tehlikesi, kaybedilen hak ve hürriyetlerimiz… Fikir dünyamızı kontrol etmek isteyen diktatörlerin geçmişte kaldığını söyleyebilir miyiz? “Google bulamadıysa o şey yoktur” diyen bir slogan vardı; hatırlayacaksınız. Bugün Google’ın ilk 10 cevabı, Gerçek’in eş anlamlısı oldu neredeyse. (Bkz. Gerçek sonrası / Post-Truth / Post-vérité / عصر ما بعد الحقيقة)
Google, CNN, BBC, Twitter, FaceBook gibi birkaç firma adeta bir gerçek(!) tedarik karteline dönüştü. Ama 1984, bir kehanet romanı değil. Nedir? İnsan tabiatındaki güç tutkusu ile teknolojik bürokrasinin birleşmesinden doğacak siyasî sistemlerin başarılı bir tasavvuru. George Orwell inandığı değerler uğruna bedel ödemiş bir yazar. Dahası, yazdığı her şey hayatında yaşadığı bir tecrübenin izi: Uğradığı ihanetler, aldandığı sosyalizm ütopyası, kendine “solcu” diyenlerin faşistliği ile gelen düş kırıklıkları… Bunlar Orwell’in Hayvan Çiftliği’nde ve 1984’ünde karşımıza kâh bir domuz olarak çıkıyor; kâh “2+2=4” demeyi yasaklayan bir polis memuru… Buradan indirebilirsiniz.
2015 senesinde Google arama motorunun yapay zekâsı, zencilerle gorilleri karıştırdığında çoğumuz bunu basit bir programlama hatası olduğunu ve firmanın uzman programcıları tarafından halledileceğini düşündük. Oysa yapay zekâ tarafından teröristlerle karıştırıldığı için uçağa alınmayan, ülkesine dönemeyen, işe giremeyen yahut işten atılan insanların sayısı hızla artıyor. Big Data, yapay zekâ ve diğer bilgi teknolojileri şuursuz ellerde birer kitle imha silahına dönüşmekte. İşte Kitap Tanıtan Kitap 8’in kapak konusu da bu: Cathy O’Neil’in harika kitabı Weapons of Math Destruction.
Başka kimler var 80 sayfalık bu kitapta? John Steinbeck, Tolstoy, Dostoyevsky, Arthur Schopenhauer, Virginia Woolf, Ignacio Ramonet… 13 yazarın 13 eseri üzerine yazılmış uzun kitap sohbetlerinin yanısıra, felsefe ve edebi eserlere, fikriyata bakışınızı değiştirecek, size yeni ufuklar açacak üç makale. Kitap Tanıtan Kitap 8, yaz tatilinde hangi kitapları okuyacağınıza karar verirken işinize yarayacak bir yol haritası… Buradan indirebilirsiniz.
Sosyal medya mesajlarımızı derlediğimiz kitapların 8cisi yayında. Konu başlıkları şöyle:
- Şirket kuranlara tavsiyeler
- ABD biyolojik bir savaş için hazırlık mı yapıyor?
- Corona Virüs, ekonomik neticeler, FED ve Borsa
- Çin’in Yeni İpek Yolu, askeri bir proje mi?
- Stalin Raporu: Nikita Kruşçev CIA ve MOSSAD’ı nasıl kullandı?
- Corona Virüs ve Çin’deki salgın hastalık
- KGB’nin kayıp hazinesi…
- Hitler’in Türkiye’yi işgal planı ve Müslümanların Hitler’e bakışı
- ABD insanları nasıl köpekleştirir? Türkiye’yi korumak için ne yapmalı?
- Hafızamız nasıl siliniyor? Gerçeklerin yerine yalanları kim yazıyor?
- Evlenme ve boşanma üzerine…
- Yeni ipek yolu projesi
- Salgın Hastalık Tahvilleri: Milyonların ölümünden zengin olmak
Clausewitz “Savaş siyasetin alternatifi değil, başka araçlarla devamıdır” diyordu. İnsanlığın kapitalizm ile kimliksizleştiği 21ci yüzyılda futbol siyasetin farklı araçlarla devamı haline geldi. Demokratik, faşist yahut sosyalist hiçbir siyasî rejim, futbolu görmezden gelmiyor. Açık yahut gizli, her siyasî partinin, liderin ve rejimin bir “futbol politikası” var.
- Neden diğer spor dalları değil de futbol?
- Futbol yoluyla savaş ve iç savaş nasıl çıkartılır?
- Hükümet darbesi yapmak için futbol nasıl kullanılır?
Elinizdeki e-kitap, tarihten örnekler vererek bu sorulara cevap arıyor. Teorik değil tersine somut olaylara ve görsellere dayalı, sosyal medya formatında bir anlatım. Buradan indirebilirsiniz.
Bu kitap, Fikir Kırıntıları-7, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran derlemelerin yedincisi. Gayemiz, dayatılan sahte gündemlerden kaynaklanan ufuk daralmasını engellemek, merak uyandırmak ve okurlarımızı araştırmaya teşvik etmek. Fikir Kırıntıları-7’nın sorguladığı 21 konu şöyle:
- 4 başkan öldüren muz cumhuriyeti ABD’nin sindirim sistemi nasıl çalışır?
- Sivil nükleer riskler
- Rus derin devleti nedir ve nasıl çalışır?
- F-35 savaş uçağına ve Amerika’ya ne kadar güvenebiliriz?
- Sinemada siyasî propaganda nasıl yapılır?
- Alman derin devleti neden Almanya’ya hizmet etmiyor?
- Kore savaşı hakkında çok bilinen yalanlar ve az bilinen gerçekler…
- İsveç bir ileri demokrasi midir yoksa işgal altında bir sömürge mi?
- Fransa’nın Suudi Arabistan’a sattığı biyolojik silah laboratuarının Yemen’deki salgın hastalıklarla ilgisi ne?
- Putinizm, küresel sermaye ve Rus savunma refleksi
- F-35 gerçekten hayalet mi? Görünmezlik nedir ve nasıl çalışır? “görünmez” denen uçak nasıl görüldü ve vuruldu?
- Doğal gazı savaş sebebi haline getiren sebepler nelerdir?
- 2ci dünya savaşında temelleri atılan küresel sistem: Hitler, dolar ve altın
- Amerika’nın virüsle sivillere saldırdığı gün…
- İngilizlerin Fransa yüzünden 9 gemi kaybettiği savaş
- Silah Ticareti: Ambargo nasıl delinir? Kimyasal ve biyolojik silah nasıl el altından satılır? Soykırım yapan diktatörlere gizli yardım nasıl gönderilir?
- Amerika’nın Fransızları laboratuvar faresi gibi öldürdüğü gün…
- İtalyan mafyası Avrupa Birliği fonlarına nasıl el koydu?
- Uluslararası silah ticareti nasıl çalışır?
- İnsanları kullanan bencil manipülatörler kimdir?
- ABD’de gerçekleşmiş bir darbe girişimi
Kitabı PDF formatında indirmek için buraya tıklayın.
Elinizdeki bu kitap, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran çalışmaların altıncısı. (Buradan indirebilirsiniz) Maksadımız, iş hayatındaki uzmanlaşmadan kaynaklanan ufuk daralmasını engellemek, merak uyandırmak ve okurlarımızı araştırmaya teşvik etmek. Kısacası, bahsettiğimiz konuları derinleştirmek isteyenler makale ve kitap okuyarak kendilerini geliştirmeye devam etmeliler. Fikir Kırıntıları-6’nın sorguladığı meseleler şunlar:
- Savunma enerji sektöründeki stratejik şirketlerimiz güvende mi?
- Türkiye neden uçak motoru yapamıyor?
- Neden Kürtler hedefteydi? Yeni bir Halepçe olur mu?
- Uygurlar için ne yapılabilir?
- Banka nedir; nasıl çalışır; nasıl çalışmalıdır?
- S-400 füzesi, ABD darbelerini engellemek için kullanılabilir mi?
- ABD bir hukuk devleti midir?
- Gerçekler hakikaten var mıdır?
- 3cü dünya savaşı: Ne zaman başlar? Kaç yıl sürer? Nasıl biter?
- Vatikan’ın kaç parası var? Nerede saklı? Vatikan bu parayla ne yapıyor?
- Bireysel silahlanma Türkiye’ye uyar mı?
- Frankenstein ve Marx
- Nobel ekonomi ödülü mü yoksa soytarılık mı?
- Abdülhamid neden Osmanlı’nın çöküşünü engelleyemedi?
- Geleceğin savaşları neye benzeyecek?
- Savaşan robotlar askerlerin yerini alacak mı?
- Amerika nükleer silahlarına sahip çıkamıyor
- Veri politikası
- Ruhr Kızılordusu ve Alman işçi isyanı
Sosyal medyaya en çok yöneltilen eleştirilerin başında yalan haberlerin yayılması ve kısa mesajlar yüzünden fikirlerin sloganlaşması geliyor. Haklı mı bu eleştiriler? Gerçekte “ana akım” denen gazete ve televizyon kanalları, sosyal medya fenomenlerinden daha dürüst değiller. Çünkü patronların veya arkalarındaki ulus-devletlerin propagandasını yapıyorlar. Bunların yalan haberden yakınmaları bile yalan. Gerçekte, yalan tekelini kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeler.
Gelelim ikinci eleştiriye. Siyasî, ekonomik ve hukukî sorunlar 5-10 kelimeye, birkaç görsele sıkışıp kalıyor. Bu doğru. Ancak sosyal medyanın “hafifliği” ve sür’ati sayesinde resmî tarih ve resmî ideoloji kolaylıkla tartışmaya açılabiliyor. Burada elbette sloganların ve uydurma komplo teorilerinin girdabına kapılma riski var. Evet… Elinizdeki bu kitap, Fikir Kırıntıları-5, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran çalışmaların beşincisi. Az önce bahsettiğimiz tehlikelerden yani yalan haber, sloganlaşma ve paranoyak teorilerden korunmak için çok sayıda kitap ve makale tavsiye ettik. Eğer sosyal medya mesajları gerçeğin kendisi gibi değil bir sorgulama fırsatı gibi kullanılırsa kemikleşmiş korkular ve önyargılar bir çırpıda yokedilebilir. Bizim de amacımız bu zaten. Kısacası, bahsettiğimiz konuları derinleştirmek isteyenler makale ve kitap okuyarak kendilerini geliştirmeye devam etmeliler. Fikir Kırıntıları-5’in sorguladığı meseleler şunlar (Buradan indirebilirsiniz):
- Algı operasyonu nedir?
- Çocuklara tecavüz önlenebilir mi?
- Türkiye’nin algı operasyonlarında gol yemesinin sebebi parasızlık değil vizyonsuz ve çapsız bürokratlardır.
- Casus kurtarma operasyonu nasıl yapılır?
- İnterpol bir suç örgütüne mi dönüşüyor?
- Ateşin haberini almak ile yanına oturup ısınmak arasındaki fark nedir?
- Kur’an’ı herkes kendi aklıyla anlayabilir mi?
- Devletler neden terör örgütlerinin para hareketlerini takip edemiyor?
- Rabıta nedir?
- Endüstri 4.0 ile Bilgi Teknolojileri Endüstriyi Tahakküm Altına Alabilir
- İslâmî devlet olur mu?
- Yurt dışında okumaya veya çalışmaya gerçekten hazır mısınız?
- Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti üzerine dobra dobra
- Yapay Zekâ: Tehditler ve Fırsatlar
- Ölümsüzlük üzerine…
- Tarihî propaganda ve ideolojik çarpıtmalardan nasıl korunalım?
- Çevik yazılımda 9 tuzak ve 9 çözüm
- Artık doktorun gözünde hasta değil müşterisin!
- Benzinli arabadan elektrikliye geçerken… Fırsatlar ve tehditler…
“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.
Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.
Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.
(Son güncelleme: 4cü sürüm, 12 Ocak 2019)
Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.
Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır
Dünya ticaretinin %80’i denizden yapılıyor. Ülkelerin hayatta kalması yani gıda ve enerji tedariki için deniz yollarına erişmeleri şart. Panama, Süveyş, Malaka ve Cebelitarık gibi bütün stratejik noktalar ABD, Britanya ve Fransa’nın kontrolünde. Bu üç devlet istedikleri ülkenin ekonomisini petrolsüz ve dövizsiz bırakıp boğabilecek bir güce sahip.(Bkz. Petro-dolar sistemi)
Komplo teorisi mi? Değil, her şey ortada: Akademisyenler, amiraller, bakanlar ve diplomatlar, doktrinlerini açık açık yazmışlar ve yazdıklarını harfiyen tatbik etmişler: Alfred Mahan, Halford Mackinder, Nicholas Spykman, Zbigniew Brzezinski, Edward Luttwak, Samuel Huntington, Joseph Nye, David Peraeus, Henry Kissinger… Jeopolitiğin bu ünlü isimleri, İngilizlerin ve Amerikalıların dünyaya sürekli hükmetmesi için neler yapılması gerektiğini her ortamda açıkça ifade etmişler. Tabi bu tahakküme bir takım kılıflar uydurulmuş: Önce Hristiyanlık, sonra üstün(!) beyaz ırk ve nihayet serbest ticaretle demokrasi adına verilen bir mücadele gibi gösterilmiş. Yani sınır tanımayan Anglo-Saxon şiddetine, ideolojik meşruiyet zeminleri ihdas edilmiş. Ama değişen ideolojilere ve teknolojinin ilerlemesine rağmen 150 yıldır değişmeyen jeopolitik sabitler var. 21 harita ve 11 makaleden oluşan bu kitap, Anglo-Saxon hakimiyetini mümkün kılan şartları ve Avrasya’nın kurtuluş yollarını sorguluyor. Coğrafî engellerden ekomik savaş araçlarına ve psikolojik harbe kadar… Kitabı buradan indirebilirsiniz.
İslâm coğrafyasında sürüp giden petrol savaşları deniz yollarından ayrı düşünülebilir mi? Sudan petrolünü Çin’e taşıyan yol Yemen ve Malaka boğazından geçiyor. İran ve Arap petrolünü Avrupa’ya taşıyan yol ise Mısır’daki Süveyş kanalından. Akdenizi’in Atlantik kapısı olan Cebelitarık ve Pasifik’i Altantik’e bağlayan Panama da aynı “uygarların” kontrolünde. Bütün deniz yollarını kontrol eden bu ülkeler hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahipler hem de dünyadaki silahların %90’ını üretip satıyorlar. Ve aynı ülkeler sürekli dünya barışı ve özgürlük için çalıştıklarını söylüyorlar! Kendisini dünyanın mâliki gibi gören bu “uygarlığın” önüne çıkan liderler öldürülüyor, ülkeler işgal ediliyor, hükümetler darbe ile, halklar ise terörle “terbiye” ediliyor. Evet… Bu konulara odaklanan Fikir Kırıntıları serisinin 4cü kitabını ilginize sunuyoruz. Konu başlıkları şöyle:
- Bazı çocuklar çikolatadan nefret eder!
- Lityum savaşları başladı!
- Savaşsızlık, barış değildir!
- Bilimsellik aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
- Denizlere hâkim olanlar nasıl dünyaya hâkim oldular?
- Modern savaşlarda neden insan değersizleşiyor?
- Teröre karşı sıradan vatandaşların yapabilecekleri 3 şey
“Fikir Kırıntıları-4” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.
Savaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi? Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.
Artık gazeteler okurlarıyla, TV kanalları seyircileriyle rekabet halinde. Kimilerine göre Donald Trump bile seçimi sosyal medya sayesinde kazandı. Rakibi Hilary Clinton, Başkan Obama, hatta CNN, FOX gibi kanallar sürekli sosyal medyadan yayılan “yalan haberlerden” (fake news) yakınıyorlar. Belki de yalan haberden değil yalan tekelini kaybetmekten rahatsız oldular? Gerçek ne olursa olsun teknoloji eskiden bir oligarşiye ait olan medya gücünü -bir parça da olsa- sıradan insanların eline verdi. Sosyal medya elbette ırkçılık, iftira ve hakaretin yayılması için uygun bir zemin ama “haber” ve “bilgi” ve bunlara ait yorumları herkesin erişebileceği bir noktaya getirmesi açısından ilginç. Fikir Kırıntıları-3 Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran bir çalışma. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 ve Fikir Kırıntıları-2’nin gördüğü ilgi bize yine cesaret ve güç verdi. Tabi her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için makale ve kitap da tavsiye ettik. “Fikir Kırıntıları-3” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.
Rönesans sanatın yeniden doğuşu değil ölümü oldu… ve daha bir çok şeyin! Rönesans’ın fikir dünyamızda açtığı yaralar bugün dahi kapanmış değil. Maddenin mânâyı tahakküm aldığı, adına “Aydınlanma” dediğimiz karanlık çağların miladı hiç şüphesiz bu dönem. Güzel ahlâk ile güzel sanatın irtibatının kopuşudur Rönesans. Bu kopuş yüzündendir ki insanlık sadece sanatta değil siyaset, bilim, felsefe, iktisatta lâdini dünya görüşünü Hakikat’in yerine koydu. Sonradan bütün dünyaya dayatılacak olan Avrupa sanatı Rönesans’tan itibaren bilimselleşti. Anatomi, optik, matematik kuralları ve özellikle de merkezî perspektif sanatta insanî ifade imkânını sınırladı. Sömürgeciliği, dünya savaşlarını ve insanları homo-economicus zanneden ideolojileri doğuran işte bu zihniyet oldu. İnsanlık asırlardır hapsolduğu Rönesansçı perspektiften kurtulabilir; kurtulmalıdır da. Bu kurtuluşun neticeleri ise sadece sanatla sınırlı kalmayacak, ahlâkî, siyasî, felsefî tekâmüllere kapı açacaktır. Rönesans’ın Kara Kitabı bu kurtuluşa katkıda bulunmak amacıyla yazıldı. Başta Pavel Florenski ve Erwin Panofsky olmak üzere George Orwell, Juhani Pallasmaa, Michel Foucault, Ahmed Yüksel Özemre, Zygmunt Bauman, Stanley Kubrick, Cemil Meriç, Henri Lefebvre, Lucien Lévy-Bruhl, Rasim Özdenören, Mircea Eliade, René Guénon gibi sanatçı ve düşünürlerin eserlerinden ve iki değerli araştırmacımızın, Ozan Avcı ile Gönül Eda Özgül’ün makalelerinden istifade edildi. Buradan indirebilirsiniz.
Nedir medeniyet? Opera? Demokrasi? Parklar ve bahçelerle süslü şehirler? Metro? Asansör? Modern çağın karanlık dehlizlerinde kaybolan bizler için medeniyet, teknoloji ve kültür mefhumlarını birbirinden ayırdetmek zor ama şurası kesin: Hiroşima, Gazze ve Halep’te şehirleri (medineleri) haritadan silen Batı’ya “medenî” diyenler büyük bir suç işliyorlar. Zira katil bir insanı bir kere öldürür ama katile “katil” demeyenler içlerindeki insanlığı, vicdanı öldürmüş olurlar. (Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير) Evet… Kimileri adaletle hükmedilmiş mülkler bıraktılar geriye; kimileriyse kan ve göz yaşıyla, kul hakkıyla çimentosu karılmış duvarlar, piramitler, kuleler. Elinizdeki bu kitap şu veya bu medeniyeti anlatma değil medeniyet mefhumunun derinlerine inme derdinde. İnsanlar arasındaki münasebetleri yani muhabbet, merhamet, adalet, ticaret ve şiddeti yönetebilme gücü açısından medeniyet mefhumuna yeni bir bakış açısı teklif ediyor. Miras olarak köprü bırakanlarla duvar bırakanları tefrik etmeye yarayacak bir bakış açısı. Buradan indirebilirsiniz.