Author Archive

Hasretinizdeyim Efendim (SAV) “İyi ki doğdunuz” »

Hasretinizdeyim Efendim, hasretinizdeyim; elimin üzerinde yed-i beyza’nızın izi duruyor Eylül’den beri. O günden beri beklemedeyim sizi. Siz ki dua dua, umut umut dilimdeyken ziyaret ettiniz beni. Öyle mesudum ki Efendim, öyle… Yine hasrette yüreğim, gözlerim nurunuzu beklemede. Doğum gününüz, doğum günüm, doğuşunuz, doğuşum. Nedenlerin en güzeli sizsiniz Efendim; aşk sizsiniz, özlem siz, nur siz… Doğum gününüz […]

Bulantı (Jean Paul Sartre) »

Felsefî varoluşçuluğun dehlizlerinde boğulmuş bir roman Bulantı ( La Nausée) [1], Fransız felsefeci ve roman yazarı Jean Paul Sartre’ın 1938 yılında yazdığı bir romandır. Bu romanın edebi incelemesi yapılırken, Varoluşçuluk adlı eserinden yola çıkılarak felsefi incelemesi de yapılacaktır. Varoluşçuluk ( l’existentialisme est un humanisme)[2] adlı eser, Sartre’ın 1946’da Club Maintenant’ta verdiği konferansın yayımlanmış metnidir. Bulantı […]

Rang-e khoda/ The Color of Paradise/ Mecid Mecidi / 1999 »

  “Bismillahirrahmanirrahim Ey Gören fakat Görünmeyen! Yalnız Seni ister yalnız Seni zikrederim!” cümleleri ile başlar Mecid Mecidi’nin yönetmenliğini yaptığı 1999 İran yapımı olan Cennetin Rengi filmi. Zâhirde, karısı vefat ettiği için yeniden evlenmek isteyen ve gözleri görmeyen oğlunu yük, eksik, fazlalık kabul ederek hayatının dışına çıkarmak isteyen ‘baba’yı; bâtında, dünya kendisinden uzaklaştırılan ve yaratılmış olan her […]

Beyaz Geceler (Dostoyevski) »

Beyaz Geceler[1], Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin 1848 yılında yazdığı bir aşk hikâyesi. Dört gece ve bir gündüzün anlatıldığı, beyaz/aşk dolu geceleri yağmurlu, üzgün bir sabahın takip ettiği, romantik ve coşkun duygulardan hayatın gerçekliğine dönüşü anlatan bu eser, Dostoyevski’nin diğer eserlerinden farklı olarak daha coşkun bir üslubu barındırmaktadır. Gözlemleri ile tanınan Dostoyevski bu eserinde de […]

Kendine Oryantalist Bakmak »

Kendine oryantalist bakmak ve bunun farkında olmamak sosyal hastalığının yaşandığı bir dönemdeyiz. Beğenilerimiz, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, dinlediğimiz müzikler, seçimlerimiz ve tercihlerimiz… ile. Artık yabancılaşma, kendine yönelik, yaşadığın topluma değil, buna eklenen yalnızlaşma ise farkındalığımızın ortadan kalkmasının en önemli nedeni. Yalnızlaşma derken yalnızlıktan bahsettiğim zannedilmesin. Arada büyük bir fark var ki bu konuya girmeyeceğim burada. […]

Yalnızlık, özgürlüktür öyleyse… »

Hayat nedir? Herkes cevap vermiş ama her birimiz yeniden cevaplamak zorunda kendisi için. Ya özgürlük nedir? Kendi cevabımı bulmalıydım. Parayla alınıp satılmayan şey, dedim, kendi kendime, parayla alınıp satılamayan şey. Parayla alınıp satılan her şey köleliğin göstergesi öyleyse: evler, arabalar, kıyafetler… Köle yapıyor bunlar bizi ve özgürlüğümüzü elimizden alıyor. Tam bu noktada Cibran’ın üryanlığına[1] yaklaşıyorum, […]

Gabbeh / Mohsen Makhmalbaf (1996) »

Sevda alıp başını gitmek ister ve tamamlanmak. Geride bıraktıklarına dönüp bakmak istemez, gördüğü sadece görebildiğidir, peşinde olduğu/peşinden gelen… ve öyküler gizlidir insanın yüreğinde, gözlerinde, kelimelerinde, yüreğinden sızan her şeyde: resimde, şiirde, öyküde, nakışta, kilimde… Eğer gözleriniz anlamı yakalamakta mahirse, gördüğünüz sadece şey/nesne değildir. Aşar onu muhayyileniz ve o şey’de gizlenen yüreği renk renk görürsünüz/izlersiniz. Doğu’da […]

Hiroshima Mon Amour / Hiroşima Sevgilim, Alain Resnais (1959) »

Ne zordur aşktan vazgeçmek, aşkından vazgeçmek. Akıllanmak unutmak anlamına gelir. Hayır, akıllanmak değil, arada bir hatırlamak… ne kadar sevdiğini ve ne kadar acı çektiğini arada bir hatırlamak. Aşkın kollarında olmak, aşkının kollarında kalmak isterken, ölüm bile ayrılık anlamına gelmiyorken, insana en büyük engelin yine kendisi olması, belleği. Bellek unutmaya mahkumdur çünkü, acıyı dahi unutmaya… 1959 […]

Kirazın Tadı / Ta’m-e Gilas (1997) »

“Türk’ün biri doktora gitmiş ve doktor bey nereme dokunsam oram ağrıyor, ayağıma dokunuyorum ayağım, göğsüme dokunuyorum göğsüm ağrıyor, demiş. Doktor hiç düşünmeden cevap vermiş: Sizin bir şeyiniz yok, parmağınız kırık. Hasta olan düşünceleriniz. Bakış açınızı değiştirin.” İnsan, üzerine yirmi kürek toprak attırmak için yola çıktığında, yaşamayı mı istiyordur, ölmeyi mi? İstenilen yardım hangisidir? Üzerine atılacak […]

küçük adamların büyük zaafları… »

Diktatörün perdeye tırmanma sahnesi ironinin doruk noktasıdır… Yanlış bir adamın eline, oyuncak olarak dünyayı verirseniz, eninde sonunda o oyuncağı parçalamaya çalışır… Mahatma Gandhi der ki: “Şunu hatırlayın, tarih boyunca zorbalar ve katiller olmuştur ve bir süreliğine yenilmez görünürler ama sonunda, hep düşerler. Her zaman…”