RSS Feed for edebiyatCategory: edebiyat

Romanda Mekân Ve Tasvir »

Aktaş, itibari bir eserde mekânın da itibari olduğunu belirtir ve olay zincirini oluşturan halkaların mâhiyeti ve ona eşlik eden şahıs kadrosundaki fertlerin içinde bulundukları şartların bu itibari mekânın şekillenmesinde etki eden faktörlerden olduğunu ifâde eder. Mekânın oluşturulmasında bu mekânın kim tarafından ne zaman gürüldüğü ve kime anlatıldığının, ayrıca eserde anlatılan olay için nasıl bir mekâna […]

Romanda Konu »

Romanın fertten topluma geçişi insan ve medeniyet ilişkisine bağlıdır. Roman konusunu fertten veya sosyal ortamdan seçer. Ferdin öne çıktığı romanda sorun olması muhtemeldir. “Oturmuş ve sağlıklı, sağlam temellerle dayalı bir medeniyet kurmuş, dünya görüşü kesin çizgilerle belirmiş toplumlarda romancı fert sorunlarına eğilmez. Mesela Stendhal doğrudan doğruya Fransız toplumuna eğilmiş, fert üzerinde durmamıştır.”[1]   Bu özelliklere sahip […]

Bir kağıt, Bir kalem, Bir de Angelika Lütfen »

Angelika’nın kelimelerini balçıktan karan bir kadının, ‘yıldız’ parlaklığındaki ellerine ithafımdır.   Bir Kağıt Arkadaşım AteşNur, onunla yürümeye niyetlendiğim bir yolculuktu. Yol kısa sürdü. Hayır. Yolu bitirmedik. Sadece kısa sürdü. Ben korktum ve… Kağıt gibi bir kadın, şeffaf, bir o kadar kırışkan ve ışığa tutulası. Ben korktum ve yol kısa sürdü. Bir kadın daha; arkadaşım Sükun. […]

Romanda Olay, Olay Örgüsü »

Her romanın anlattığı bir şey vardır ve roman anlatıcı ile anlatılan’a dayalıdır. Anlatıcı araç konumundadır ve bir hikâye anlatmak için vardır der Mehmet Tekin ve vakayı ya da olay’ı şöyle ifâde eder: “Vak’a sözlük anlamı itibariyle ‘olup geçen şey’ demektir. Romancı, kaleme alacağı romanın ‘epik’ yapısını bu ‘olup geçen şey’le (hatta olması mümkün şeyle) kurar. […]

Şah&Sultan (İskender Pala) »

 “Cihânın gerçi nûş ettim yedi tastan geçen zehrin Velâkin zehr-i kâtilden beter buldum meğer kahrın.”[1] Şah & Sultan[1]  romanı, merkezine Çaldıran Savaşı’nı alarak 1501-1525 yılları arasındaki Sünnilik ve Kızılbaşlık ekseninde birey, toplum ve Osmanlı-Safevi Devletinde yaşanan olayları/siyasi yapıyı/dini kabulleri/kültürü… Kamber Can ve Hüseyin’in gözlerinden anlatan tarihi bir romandır. İskerder Pala’nın son romanı Şah & Sultan’ı […]

Romanın Yapısal Elemanları »

 Roman,  kurmaca bir anlatı,  doğal olarak yapay anlatıdır.  Doğal anlatı ile yapay anlatı arasındaki farkı  “Gerçekten olmuş, anlatanın olduğuna inandığı veya gerçekten olduğuna bizi inandırmaya  (yalan söyleyerek)  alıştığı bir olaylar dizisi anlatıldığında,   bu bir doğal anlatıdır;   dolayısıyla,  dün başıma neler geldiği hakkındaki anlatım… doğal anlatıdır. Yapay anlatıyı ise kurmaca anlatı temsil etmektedir; kurmaca anlatılar, hakikati […]

Cihan Aktaş’tan Avrupa Yazarlar Parlamentosu’nun toplantısına red »

“…Avrupa Yazarlar Parlamentosu toplantısına katılmayı severek kabul ettim ben, konu ilginçti çünkü: Dijital çağda edebiyat. Onur konuğunun kim olduğunu dün, Hilmi Yavuz’un yazısını okuyunca öğrendim. V.S. Naipaul. Doğrusu, Naipaul herhangi bir yazar olarak çağrılı olsaydı, yine de katılabilirdim toplantıya. Ancak “onur konuğu”, farklı bir mesaj bildiren, beni de yazar olarak, Müslüman olarak bağlayan bir sıfat. 1992 yılında […]

Arthur Rimbaud, Illuminations, Cehennemde Bir Mevsim, Sayıklamalar »

‘Durdu bir tavşan evliya otlarında… ve dua etti ebem kuşağına. Oy! Gizlenen değerli taşlar, -bakıp duran çiçekler… O zamandan beri ay işitti çakalları kekik çöllerinde uluyan… Yürüdüm uyararak canlı ve ılık solukları; ve değerli taşlar baktı, ve gürültüsüz kalktı kanatlar. Serin ve körpe aydınlıklarla dolmaya başlayan keçi yolunda ilk tanışmam bana adını söyleyen bir çiçekle […]

Hızırla Kırk Saat (Sezai Karakoç) »

Bir resim, manzara resmi… Su birikintisi, göl muhtemelen. Etrafta ağaçlar var. Suyun üzerine ağaçlar, bulutlar ve sema aksetmiş. Göl sakince gökte ne gördüyse onu yansıtıyor. Suda kıpırtı yok, yansıtmadan başka bir eylem görünmüyor. Betimlemeyle süslememe rağmen, sıradan bir manzara resminden çok bir farkı yok, ta ki altına şu satırları alıntılayana kadar: Suyu arayan adam değil […]

Seksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimler »

12 Eylül, 12 Mart’ın aksine Türk romanında sosyalleşmeyi değil, ferdileşmeyi, anlatımda klasik yapının aksine üst dille biraz daha kapalı bir ifadeyi gündeme getirmiştir. Bu yönelim ve değişim post modern çizginin yansıyışı olarak ele alınmalıdır. Dönemin en bariz kaçış fikri, gerçeği örtülü kılmanın çok ötesine kaymıştır.[1] Ancak tam aksine örtülü gerçeklik; hatta yalın sosyolojik gerçeklik romanları […]