RSS Feed for Kitap AlıntısıCategory: Kitap Alıntısı

Ermiş / Halil Cibran »

Sahip olduklarınızdan verdiğinizde az vermiş olursunuz Gerçekten vermek kendinizden vermektir. Sahip olduklarınız gelecek kaygısıyla sakladığınız şeylerden başka ne olabilir? Ve yarın, kutsal kente giden hacıları takip ederken kemiklerinizi bırakmayan kumlara gömen fazla tedbirli bir köpeğe yarın ne getirebilir? İhtiyacım olursa kaygısı gerçek ihtiyaçtan başka nedir ki? Kuyunuz doluyken susuzluktan korkmak kanmayan bir susuzluk değil midir? […]

Kuş / Hermann Hesse »

Kuş, eski zamanların birinde Montagsdorf yöresinde yaşıyordu. Ne öyle olağanüstü renklerle bezenmiş bir kuştu, ne olağanüstü güzeldi, ne de iri ve heybetli. Hayır, kuşu görenler küçük bir şey diyorlardı onun için, hatta minicikti. Aslında bir güzelliği de yoktu, daha çok kendine özgü, tuhaf bir kuştu, hiçbir cins ve türden olmayan hayvan ve yaratıklarda rastlanır bir […]

İnsancıklar / Dostoyevski »

Sevgili Makar Alekseyevich, Lütfen ümitsizliğe kapılmayın! Zaten yeterince sorun var. Size otuz gümüş kopek gönderiyorum. Daha fazlası mümkün değil. En çok ihtiyacınız olan şeyi alın. En azından yarına kadar idare edebilirsiniz. Başka bir şeyimiz kalmadı. Yarın ne olur bilemem. Durum kötü Makar Alekseyevich! Başaramasak da üzülmeyin, ne yapalım olsun. Fedora bunun büyük bir felaket olmadığını […]

Hoşgörü Üstüne Bir Mektup / John Locke »

Denebilir ki, eğer bir kilise putperest olursa, siyasî yönetim tarafından yine de hoş görülmeli midir? Cevaplıyorum: Putperest bir kiliseyi ortadan kaldırmak için siyasî yönetime verilebilecek hangi güç, zamanı ve yeri geldiğinde Ortodoks bir kiliseyi yok etmek için de kullanılmayabilir? Çünkü sivil-siyasî gücün her yerde aynı olduğu ve her prensin kendi dininin ortodoksu olduğu hatırda tutulmalıdır. […]

Entelektüel: Sürgün, Marjinal, Yabancı / Edward Said »

Duygusal Eğitimde Flaubert entelektüellerin kendisinde yarattığı hayal kırıklığını anlatmış, entelektüellere yöneltilebilecek belki de en acımasız eleştiriyi yapmıştır. Ünlü İngiliz tarihçi Lewis Namier’nin entelektüellerin devrimi adını verdiği bir dönemde, 1848-1851 yılları arasındaki Paris ayaklanmasında geçen roman, “on dokuzuncu yüzyılın başkenti”ndeki bohem hayatının ve siyasal ortamın geniş kapsamlı bir panoramasıdır. Kitabın merkezini iki genç taşralı, Frederic Moreau […]

Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı / Dale Carnegie »

Hiçbir Münakaşanın Galibi Yoktur Bir münakaşayı kazanmanın en iyi yolu, o münakaşaya hiç girmemektir. Uzun politika hayatım, bana bir gerçeği öğretti: ‘Cahil bir adamı münakaşa yoluyla mağlup etmeye imkan yoktur. Kimseye Yanlış Düşündüğünü, Yanlış Bir Şekilde Söylemeyiniz Hiçbir zaman yüzde yüz isabetli davranamayacağınıza göre, niçin yanlış hareket ettiklerini başkalarının yüzüne vurup duruyorsunuz? Bir şey ispatlayacaksanız, […]

Germinal / Émile Zola »

Yıldızsız gecenin zifirî karanlığına gömülmüş dümdüz ovada bir adam, pancar tarlalarının arasından geçerek dosdoğru Marchiennes’den Montsou’ya uzanan on kilometrelik anayolda tek başına yürüyordu. Bastığı siyah toprağı bile görmüyor; uçsuz bucaksız ufkun varlığını ise, fersahlarca uzayıp giden bataklıkları ve çorak toprakları yalayıp geçerken buz kesen mart rüzgârının, engin denizlerdekine benzer bir fırtınanın sayesinde hissedebiliyordu ancak. Gökyüzüne […]

Körleşme / Elias Canetti »

Therese merdiven başına kadar geldiği halde, gitmekle gitmemek arasında bocalamıştı. Kien, aylık konusunda hiçbir şey söylememişti. Oysa eski işinden ayrılmazdan önce Kien’e bunu sormalıydı. Ama hayır, hiç sözünü etmese daha iyi olurdu. Konuşursa, yanlış bir iş yapabilirdi. Hiçbir şey söylemezse, belki Kien ona kendiliğinden fazlasını verirdi. İçinde sakıngan olma içgüdüsüyle açgözlülük çarpışmaklaydı. Sonunda üçüncü bir […]

Mezarların Çığlığı / Halil Cibran »

Askerler hapishaneden doğal ve kırılgan bir güzelliği olan bir genç kadını getirerek geri geldi. Solgun görünüyordu ve yüzünde zulmün ve düş kırıklığının izleri belirmişti. Gözleri yaşlarla ıslanmış ve başı acının yükü altında eğilmişti. Ona iyice baktıktan sonra Emir dedi ki, “Cesedin başında bir gölge önümde duran bu bir deri bir kemik kadın ne suç işledi?” […]

İnsancıklar / Dostoyevski »

Babam öldüğünde on dört yaşındaydım. Çocukluğum hayatımın en mutlu yıllarıydı. Ama buralarda değil, çok uzaklarda taşrada geçti. Babam T. kentinde Prens P.’ye ait koskoca bir malikânenin kâhyasıydı. Prens P.’nin köylerinden birinde sakin ve mutlu bir hayat sürüyorduk… İşi gücü yaramazlık olan küçük bir çocuktum. Yaptığım tek şey çayırlarda, ormanda, meyve bahçelerinde koşmaktı. Kimse benimle ilgilenmezdi. […]