RSS Feed for Kitap SohbetiCategory: Kitap Sohbeti

Hikem-i Ataiyye Şerhi (Ahmed Mahir Efendi) »

Şair Ahmet Erhan bir şiirinde şöyle der:        “Acı, takunyalar giyerek yürürdü yüreğimde        Sevincinse tüyden ayakları vardı”  Bugün tanıtacağım kitabı yeni almıştım, sadece bir sayfasını okumuştum. Konu umutsuzluk ve karamsarlıkla ilgiliydi. Akşam üzeri kıymetli bir dostum ile yazışıyordum. Tam o sayfadaki konu açıldı. Kitaptan bahsettim. “Mutlaka okumalısınız” dedim. Ertesi gün kısacık bir mesaj geldi, […]

Bir kağıt, Bir kalem, Bir de Angelika Lütfen »

Angelika’nın kelimelerini balçıktan karan bir kadının, ‘yıldız’ parlaklığındaki ellerine ithafımdır.   Bir Kağıt Arkadaşım AteşNur, onunla yürümeye niyetlendiğim bir yolculuktu. Yol kısa sürdü. Hayır. Yolu bitirmedik. Sadece kısa sürdü. Ben korktum ve… Kağıt gibi bir kadın, şeffaf, bir o kadar kırışkan ve ışığa tutulası. Ben korktum ve yol kısa sürdü. Bir kadın daha; arkadaşım Sükun. […]

Şah&Sultan (İskender Pala) »

 “Cihânın gerçi nûş ettim yedi tastan geçen zehrin Velâkin zehr-i kâtilden beter buldum meğer kahrın.”[1] Şah & Sultan[1]  romanı, merkezine Çaldıran Savaşı’nı alarak 1501-1525 yılları arasındaki Sünnilik ve Kızılbaşlık ekseninde birey, toplum ve Osmanlı-Safevi Devletinde yaşanan olayları/siyasi yapıyı/dini kabulleri/kültürü… Kamber Can ve Hüseyin’in gözlerinden anlatan tarihi bir romandır. İskerder Pala’nın son romanı Şah & Sultan’ı […]

Yitik Cennet (Sezai Karakoç) »

Üç ay kadar önce annem rahatsızlanıp bir süre hastanede kalınca, bazı günler onu görememiştim. Yanına gidemediğim günlerden birinde yolladığımız paketin içine bir kitap sıkıştırıverdim. Boş kalan zamanlarında okumuş; beğendiğini ve kitabı bitirdiğini söylemişti bana. Eve döndüğünde, en çok neresini beğendin, diye sordum anneme. Şu satırları gösterdi: “Uzaklaştırma yaklaştırma içindir. Ayrılık buluşmaya doğrudur. Yitirme, bulma arzusunu […]

Arthur Rimbaud, Illuminations, Cehennemde Bir Mevsim, Sayıklamalar »

‘Durdu bir tavşan evliya otlarında… ve dua etti ebem kuşağına. Oy! Gizlenen değerli taşlar, -bakıp duran çiçekler… O zamandan beri ay işitti çakalları kekik çöllerinde uluyan… Yürüdüm uyararak canlı ve ılık solukları; ve değerli taşlar baktı, ve gürültüsüz kalktı kanatlar. Serin ve körpe aydınlıklarla dolmaya başlayan keçi yolunda ilk tanışmam bana adını söyleyen bir çiçekle […]

Hızırla Kırk Saat (Sezai Karakoç) »

Bir resim, manzara resmi… Su birikintisi, göl muhtemelen. Etrafta ağaçlar var. Suyun üzerine ağaçlar, bulutlar ve sema aksetmiş. Göl sakince gökte ne gördüyse onu yansıtıyor. Suda kıpırtı yok, yansıtmadan başka bir eylem görünmüyor. Betimlemeyle süslememe rağmen, sıradan bir manzara resminden çok bir farkı yok, ta ki altına şu satırları alıntılayana kadar: Suyu arayan adam değil […]

Zafer Yahut Hiç (Mustafa Kutlu) »

Tepeköy, hayattan kaçanların, hayata tutunamayanların… sığınağı ama amaç, kaçmaktan çok, yeni bir başlangıç yapmak. Hayatın köşesinde kırık yaşayanların kırıklarını, kırgınlıklarını tamir etme çabasının ifadesi, kimindeyse bir ümit, parlak bir kariyer… yeni bir başlangıç, varoluş, eskiyi yeniye kalbetme, devşirme mücadelesi… Bürokrasinin hantallığının gölgesinde kurulan Tepeköy’ün aşk üçgeni: Bulut, Oya, Ferit. Ve realizm, bunu aşk üçgeninden -Oya, […]

Türklüğü ölçmek (Nazan Maksudyan) »

Edirne’den Ardahan’a Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları devletin tasarrufundadır. Ya biz, bu toprakların üzerinde doğmuş olan insanlar? Kanımız? Vücudumuz? Etimiz ve kemiklerimiz? Dedelerimizin kemikleri ve doğacak çocuklarımızın vücutları kime aittir? İlkokulda bağıra bağıra söylediğimiz o yemini hatırlayın: “Varlığım Türk varlığına armağan olsun!” Hafife alınacak bir lâf değil, “varlığım”. Devlete verdiğimiz bu açık çekin kimler tarafından, ne gibi […]

Duvar (Jean Paul Sartre) »

Duvar, Jean Paul Sartre(1905-1980)[1]’ın yazdığı bir hikâye kitabıdır. Duvar, beş ayrı hikâyeden oluşur: Kitaba da ismini veren, Duvar, Oda, Herosratos, Özel Yaşam ve Bir Yöneticinin Çocukluğu. Sartre’ın varoluş felsefesine göre “tüm insanlar birbirinin aynıdır; bir kahraman ya da bir alçak olmak tamamıyla onların elindedir; insan önceden-tanımlanmamıştır; ne bir kahraman olarak doğar, ne de bir alçak”tır. […]

Nefesler (Ganiyy-i Muhtefî) »

Ekmek yapmaya merak sarmıştık bir zaman. Ama öyle ekmek makinasıyla filan değil. Kendimiz, elle yoğuracaktık hamuru. Sanayi mayası da kullanmayacaktık. Araştırdık, ekşi maya yapmayı öğrendik. Hani şu eski kadınların komşudan ya da mahallenin fırıncısından aldığı maya. Daha neler öğrendik. Kepekli un kolay kabarmıyordu. Tuz ekmeğin rengini koyultuyor, şeker kabuğunu