Bizler ayrı kelimelerin insanlarıyız efendim…
Birer kız çocuğu olan iki anne sohbete başlamışlar:
– Eee sizin kızdan naber?
– Valla işte ne olsun biliyorsunuz, işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş her işi ona veriyormuş. Derken Ankara seyahatleri başladı. Patron nereye bizimki oraya. Sonra Paris seyahatleri filan en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Ee, peki sizin ki ne alemde?
– Valla bizim kız da kötü yola düştü ama ben sizin kadar güzel anlatamıyorum.
İnandığımız gibi yaşamazsak yaşadığımız gibi inanacağız, hadisle sabit. Çünkü zihinlerimizi işgal altındayken topraklarımızı kurtarmak mümkün değil. Bizler farklı kelimelerin insanlarıyız. Alıp satma serbestliğine “Özgürlük” diyemeyiz. Cinsellik başka şey, Aşk başka. Öfkenin veya intikamın ismi “adalet” olamaz; ateşkese “Barış” denilemez, denilmemeli. Maddenin çokluğu nefsi tatmin eder; tatmin insanlar ve hayvanlarda ortak. “Mutluluk” ise İnsan’a has bir duygudur; ruh içindir. Lüks otelle, arabayla, kredi kartıyla mutlu olunmaz. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Mutluluk ve Tatmin)
Derin Lügat Nedir?
Derin Lügat bir çalar saat; kelimelerini kaybetmiş olan insanları uyandırma duası. Çünkü aklını kaybetmiş bir Batı ve onun peşinden giderken düşünmeyi unutmuş bir Doğu ancak savaştan soykırıma, yıkımdan sefalete düşebilir.
Gandhi “Batı medeniyeti hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna gülerek “iyi fikir, yapsanız iyi olur” diye cevap vermiş. Gerçekten de Batı bir medeniyet değil ancak bir kültür olabilmiş. Geçmişini müzelerde, kitaplarda, filmlerde biriktirmekle yetinmiş sadece. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Medeniyet / Şehir / Cité / Civilisation / المدنية / الحضارة ) Zaten ruh ile nefsi ayıramayan bir topluluğun (ing. spirit, fr. esprit) bunun ötesine geçmesi imkânsız görünüyor. Kelimelerini kaybeden insanlar aklını, kalbini ve değerlerini kaybetmiş olur. “Ötekilerin” lisanı ile düşünen ve konuşanların zihni de işgal altında kalır. İnsan’a “homo-economicus” diyen bir kültürün çocukları güzellik değil cazibe peşinde koşabilir ancak. Zira niteliğe değil niceliğe odaklanmış olanlar “değerli” dedikleri zaman insanî değerleri değil kıymeti kendinden menkul maddî değeri kastederler. Bizim takva aradığımız coğrafyada onlar petrol arıyorlar; aklı köleleştiren bu lisanı terk etmeliyiz. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Değer / Kıymet / Value / Valeur)
Kayıp kelimelerin izini burada sürüyoruz. Desteklerinizi ve dualarınızı bekleriz.