Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Okulsuz Toplum / İvan İllich »

Eğitim,öğrenmeyi kolaylaştıran şartların seçimidir. Adayın, bir rütbe elde etmek için yerine getirmek zorunda olduğu şartlardan bir müfredatını oluşturmak suretiyle roller belirlenir. Okul, bu roller için gereken eğitimi sağlar, öğretimi değil…

Sistemi değil, sistemi besleyen dış faktörleri değiştirmek gerek. Şu kesin bir şekilde açıkça ortaya konulmalıdır: Bir çocuk, eşit nitelikte okul eğitimi hakkına sahip olmakla zengin bir çocuğun konumunu nadiren elde edebilir. Aynı okula, aynı yaşta başlasalar bile fakir çocuklar, orta sınıf çocuklar için pekala mümkün olan eğitim olanaklarının çoğundan mahrumdurlar. Bu avantajlar evdeki sohbetlerden ve kitaplardan, çocuğun hoşlanacağı tatil gezilerine ve hem okulda hem de okul dışında yer alabileceği farklı ilgi alanlarına dek uzanmaktadır. Daha fakir çocuklar, gelişim ve eğitim amacıyla okula bağımlı kaldıkları sürece, genellikle diğerlerinden geri kalacaktır. Fakirlerin, iddia edilen dengesizlikleri gidermek için sertifika almaya değil, öğrenme edimlerini gerçekleştirmelerini mümkün kılacak yardımlara ihtiyaçları vardır.

… Bu konuda kitap okumak için…

Kemalist Eğitimin Zararları

Dikkat Kitap: Kemalist Eğitimin Zararları Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin Okulsuz Toplum / İvan İllich“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.

Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.

Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin Okulsuz Toplum / İvan İllichDevlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Corona Virüs ve Çin’deki salgın hastalık »

  • Paranoya ve komplo teorileri visrüsten hızlı yayıldı. Wuhan’daki biyolojik silah laboratuarında kaza mı oldu? Yoksa Çin, yaşlıları veya Hristiyanları mı yok ediyor? Yarasa çorbası mı tek suçlu?
  • Son 50 yılda ortaya çıkan öldürücü grip virüslerinin neredeyse tamamı Çin’den çıktı.
  • Corona virüs salgını başlayınca Çinlilerin yarasa, böcek, köpek yemesine işaret etti insanlar. Ama Çin mutfağında yeni şeyler değil bunlar. Bölgeye yeni kurulan biyolojik silah laboratuarı daha önemli gözüküyor.
  • Yüksek güvenlikli P4 laboratuvarlarının ne olduğunu ve nasıl çalıştığını şurada anlatmıştık.
  • Ama Corona Virüs, herkes için felâket değil; kimi yatırımcılara para kazandırıyor. Asya dövizleri değer kaybederken alternatif yatırım araçları yükseliyor. Toyota gibi bazı firmalar faaliyetlerini geçici olarak durdurdu. Tabi insan soruyor: “Salgın hastalığı bu menfaat sahipleri tetiklemiş olabilir mi?”
  • Komplo teorilerine temkinli yaklaşan okurlarımız olabilir. En güzeli geçmişteki biyolojik silah operasyonlarına bir göz atmak. Meselâ Amerikan ordusunun Kore savaşı sırasında Çinlileri öldürmek için virüsleri kullanması.
  • İnsanlar corona virüs konusunda, geçmişteki kuş gribi ve domuz gribi salgınlarına kıyasla daha fazla korkuya kapıldılar. Zira Pekin’den çelişkili sinyaller geldi. Ölü sayısı 30, 40, 50 olarak açıklanırken 40 milyon insan karantinaya alındı ve bölgeye asker sevk edildi.

Read the rest

KGB’nin kayıp hazinesi… »

  • Günümüz dünyasını şekillendiren bir hazine avı… Rusya’da komünist rejim çökerken 60 ton altın, 8 ton platin, 150 ton gümüş, milyonlarca karat elmas ve yüz milyarlarca dolar kayboldu. Düşük verimli yatırım araçlarıyla bile bugün trilyonlara ulaşması muhtemel bir meblağ. Bu para şimdi nerede ve kimin elinde?
  • Bugünkü Rusya’ya bakarak izini sürelim: Putin bir istisna değil. Bugün Rusya’daki bütün kilit noktalarda Sovyet KGB’sinin devamı olan FSB’nin adamları var: Petrol ve gaz, silah üretimi ve ticareti, bürokrasi, endüstriyel şirketler, bankalar, medya patronları…
  • KGB, bugünkü adıyla FSB, devlet içinde paralel bir devlet gibi. Sıradan insanlara uygulanan hukuk mekanizmalarının üstünde, çok da gizli olmayan bir el, KGB’yi rahatsız edenleri bir bir ortadan kaldırıyor. Meselâ?
  • 2 Mart 2007’de Commersant (Коммерса́нтъ) gazetesinde çalışan İvan Safronov (Иван Иванович Сафронов), alış-veriş çantalarıyla Moskova’daki evine geldi. 4cü kattaki evin penceresi ardına kadar açıldı ve gazetecinin cansız bedeni kaldırıma çakıldı.
  • Ölümünden kısa bir süre önce, Şubat 2007’de Abu Dabi Emirliği’ne giden İvan Safronov, burada Rusya’nın İran ve Suriye’ye sattığı Su-30 et MiG-29 av uçakları ile füzeler üzerine araştırma yapıyordu.
  • Rus gizli servisi FSB (eski KGB), İvan’ı “ulusal güvenlik” sahasına girmemesi için uyardı.  FSB’ye göre bu dosya, uluslararası bir skandal başlatabilirdi. İvan bu tehdide rağmen gazeteye telefon ederek makalenin bitmek üzere olduğunu söyledi. 3 gün sonra intihar ettirilecekti…
  • İvan Safronov için sipariş edilen intiharın(!) Anna Politkovskaya cinayetindeki gibi bir muhalifin ortadan kaldırılması zannetmeyin; mesele daha derin. Nedir?

Read the rest

Günah / Sin / Péché / سيئة »

Ne değildir?

İnsanı Cehennem’e sokacak eksi puan değil.

Nedir?

Günah, Allah ile arandaki perdenin adı. Kanadı kırık kuş, kafesten çıkmak istemez. Münafıklara ölüm çirkin görünür. Kanatları sağlam olan uçmak ister. Tevbe, senin kanadını tamir eder. Ölüm felâket değil. Günahkâr olarak ölüme gitmek felâket. İhlâs, tövbenin amele dönüşmüş şekli.

Tevbe, haddini aştığını fark etme şuuru ile Allah’a rücû etmektir. Yoksa “yaptım bir hata, Allah’ım affet, sil bunu” demek değildir.

Günah işlemeseydin tevbe edemezdin. Tekerleğin ortasındaki deliktir dönmesini sağlayan. Bardağın içi boş olmasaydı bardaklık yapamazdı. Kusurları, insanın insanlığını yapması için gereken boşluklardır. Nedametle secde edenin günahları da Allah’a yaklaşmasına vesiledir.

 

… Zehirli kelimelerden kurtulmak için…

Derin Lügat 10.0

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirinYeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

  • 10cu sürümdeki yeni kelimeler: Nobel Ekonomi Ödülü, Sıfır tolerans, Işık, Feminizm, Moda, Tüketim, “Şimdi” mefhumu.
  • 9cu sürümdeki yeni kelimeler: Tarihin Sonu, Beyin Göçü, Kölelik, İnsanlık, Maske, Vermek.
  • 8ci sürüme eklenen yeni terimler: Fetih, Estetizasyon, Rönesans, Amerika’nın keşfi, Çelişki, Mecazî aşk, Big Data, Nobel Barış Ödülü, Allah korkusu, İnsan Kaynakları, Gaflet, Batı, Objektif Bilgi.
  • 7ci sürüme eklenen yeni terimler: Uluslararası adalet, Az gelişmiş ülke, Hoşgörü, Kabz, Büyüme, Gerçek sonrası, Realpolitik, Kaos.
  • 6cı sürüme eklenen yeni terimler: Demokrasi, Muhafazakârlık, Kuvvetler ayrılığı, İnovasyon, İlerleme, Erken – Geç.
  • 5ci sürüme eklenen yeni terimler: Hissiyat – Maneviyat, Tanrı Parçacığı, Bâkî, Kelime, Cehalet, Mürşid, Evvel, Büyük Patlama.
  • 4cü sürüme eklenen yeni terimler: Paraklitos, Hudud, Ehliyet, Zâhir ve Batın, Barış, Unutmak.
  • 3cü sürüme eklenen yeni terimler: Eksen Kayması, Bilgi toplumu, Zamanda Yolculuk, Ateist , Yokluk , Çağdaş, Gurbet, Kader.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik? “Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü. Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın (intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir. İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Okulsuz Toplum / İvan İllich »

Okulda pratik değeri olan niteliklerle bağlantı kurulmadığından dolayı mevcut okullu eğitim sistemi mantıklı değildir. Bilginin belirli koşullar altında tüketilen değerli bir meta olmasına karşı koyamazsak, toplumumuz giderek bu uğursuz okul bozuntuları ve totaliter bilgi yöneticilerinin egemenliğine girecektir. Okula kaydolan öğrenciler diploma elde etmek amacıyla diplomalı öğretmenlere boyun eğmektedirler. Çağdaş toplum, bilinçli tasarımların bir sonucudur.

Eğitimciler eğitimi sertifikayla paketleyip sunmakta ısrarlı olduklarından, okullaşma suretiyle ne eğitimde ne de adalette bir gelişme kaydedilebilmektedir. Öğrencilerin hepsi, sadece eğitim fabrikasının bir ürünü olan tüketicilerin bulunduğu ortamlarda mutlu olmak için akademik bir sürece dahil edilmektedirler. İnsanoğlu bilim adamlarının, mühendislerin ve plânlamacıların oyuncağı haline gelmiştir. Okul, yaşama hazırlığı yabancılaştırmakta, böylece öğrenciler gerçek eğitimden ve yaratıcılıktan yoksun bırakılmaktadır.

… Bu konuda kitap okumak için…

Kemalist Eğitimin Zararları

Dikkat Kitap: Kemalist Eğitimin Zararları Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin Okulsuz Toplum / İvan İllich“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.

Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.

Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Ücretsiz kitap indirin84 kitap indirin Okulsuz Toplum / İvan İllichDevlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Yerli otomobil hakkındaki şehir efsaneleri ve gerçekler… »

Sunuş: Konuğumuz Sayın Baran Küçük otomobil endüstrisi, mekatronik ve otomasyon sistemleri üzerine uzman, bu sahada faaliyet gösteren şirketleri olan bir iş adamımız. (Twitter: @BaranKk20)

Yerli otomobil ile ilgili dobra dobra konuştuk kendisiyle: Prototipin üretimi neden Türkiye’deki bir fabrikada değil de İtalya’da yapıldı? Bu proje Türkiye’ye neler kazandırabilir? İstihdam etkisi ne olur? Yerli otomobille ilgisi olan kimler, neden ölüm tehdidi aldılar? Prototipi üreten Pininfarina bize eskiden yaptığı bir aracı mı verdi? Yerli otomobil Türkiye’nin enerji bağımsızlığını nasıl etkiler? Otonomi, şarj süresi gibi veriler dikkate alındığına rekabet gücümüz nedir? Yerli otomobili ihraç edebilir miyiz?

MY: Baran Bey, öncelikle değeli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Konuya hemen girmek için… Otomobil endüstrisi ile ilgili olan mesleki bilginizi okurlarımızla paylaşır mısınız? Tahsiliniz, otomobil tasarımı ve üretimi üzerindeki profesyonel geçmişiniz, şu anki göreviniz nedir?

Mehmet Bey öncelikle bana bu fırsatı verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Aslında lisans ve yüksek lisans alanlarındaki eğitimim tamamen uluslararası ilişkiler ve iletişim üzerine olacaktı ve bu şekilde yola çıkmıştım. Ancak aileden de kaynaklı iş hayatını boş bırakma şansım olmadığı için sonrasında mekatronik ve otomasyon sistemleri üzerine yurt içinde ve dışında eğitim aldım. Hali hazırda bu alanda faaliyet gösteren şirketlere sahibim. 2006 yılından bu yana da yurt dışı ağırlıklı çalışmaktayım.

Not: Sorulara cevap verirken grafik ve link ekleyebilirsiniz. Okurlarımızın azamî bilgilenmesi açısından, sorulara uzun cevaplar verebilirsiniz. Yahut bizim unuttuğumuz boyutlar varsa bunları da cevaplarınıza ekleyebilirsiniz.

MY: Genel olarak yerli araba projesinin CB/devlet inisiyatifi ile başlaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Neden özel sektörden böyle bir girişim gelmedi?

Özel sektör genellikle kendisini garantiye almak ister ve global ekonomik gelişmelere baktığınızda maalesef iş adamları olarak pek çoğumuz şu anda yeni yatırım yapmaktan ziyade var olan yatırımlarımızı korumak ve bunları geliştirmek üzerine pozisyon almış durumdayız. Hal böyle iken Sayın Cumhurbaşkanımız yeni bir ekonomik atılım yapmak istediğinde ilk etapta defalarca çağrı yapmak zorunda kaldı. Birçok farklı spekülasyon ile maalesef medya da işini zorlaştırdı. Normal şartlar altında riske girmeden banane deme şansı varken yine de bu çabayı ve riski ciddi anlamda takdir ediyorum. Bir ülkenin gelişimi için en önemli husus o ülkenin sanayisidir. Düşünün kısa veya orta vadeli projelerde insanlar istihdam edilir ancak proje tamamlandığında bu yeni işsizlik anlamına gelir. Bu tip yatırımlarda ise kalıcı ve sürekli artan bir istihdam sağlanır.

MY: Yerli otomobilin İtalya’da tasarlanmış olması ve/veya prototipin orada üretilmesi tepki aldı. Türkiye’deki montaj hatlarının kullanılması mümkün müydü? Bunun maliyeti yaklaşık ne olurdu? Neden İtalya?

Öncelikle İtalya’nın tercih edilmesinin birden fazla sebebi var. Bir yandan güvenlik kaygıları mevcut. Daha önce Aselsan mühendislerinin başına gelenler hepimizin malumu. Bu projede de Sayın TOGG CEO’sunun açıkladığı gibi savunma sanayinde çalışan tasarımcılarımızın da emeği mevcut ki benim gibi sadece sosyal medya üzerinden projeyi destekleyen bir insanın bile aldığı ölüm tehditlerini hesaba katarsanız bu ciddi bir risktir. İkinci bir sebep tamamen pazarlama üzerinedir. Düşünün ki bu gün sıfırdan bir marka yaratıyoruz. Bu marka dünya pazarına açılma aşamasında birçok zorlukla tabi ki karşılaşacaktır. Ancak bunların dışında global çapta bilinirliği olan bir tasarımcı marka için her daim güçtür. Bunun en iyi kanıtını yabancı basında bile lansman günü yapılan açıklamalardan ve hemen akabinde motor1.com sitesinin yayınladığı “yerli üretici” ve “yakışıklı” araba tabirlerinden anlayabilirsiniz. Sonuçta bu bir özel sektör yatırımı ve yatırımcıların global marka imajına ve pazarlama stratejisine öncelik vermesi yadırganmaması gereken bir üretim gerçeğidir.

Peki neden yurt dışı?

Ülkemizde özellikle TOGG sistemi içinde bulunan bantlar ve makineler tabi ki kullanılabilirdi ancak bu durumda ya bir ortak aşırı ön plana çıkardı ya da başka bir üreticiden destek alınması lazım gelirdi ki bu durumda da hiçbir üretici sizin için üretim programını da bandını da bozmaz. Bu sanayi üretiminin mantığına aykırı bir durum. Şöyle izah edeyim siz bir sanayicisiniz ve bir fabrikanız var. Bunun içinde pek çok makine ve otomasyon sistemi var. Bunlar da tamamen üretiminize göre optimize edilmiş ve çalışan bantlar. Ben size gelip benim bir fikrim var ve üreteceğim sadece şu dikey torna cihazını banttan çıkar bana ver desem bana ne dersiniz? Benden ilk isteyeceğiniz şey bir kira bedelidir, sonrasında üretim kaybını ve değişen ayarlarınızın düzeltilmesini talep edersiniz. Bu da bana kira + otomasyon düzenleme + iş gücü olarak çok daha fazla bir maliyet olarak geri döner. Bunun için özel tasarım çalışan Pininfarina gibi yerlerde ise bu bedel kiralama bedeli ile sınırlıdır. Bu tip tasarım atölyeleri seri üretim yapmaz sadece özel iş için çalışırlar.

MY: Türkiye’deki otomobil piyasası açısından yerli otomobilin şansı nedir? Kaç otomobilimiz var? İnsanlar kaç senede bir araba yeniliyor? Gelecek 10 veya 20 yıl içinde iç piyasanın % kaçı yerli araba olabilir?

Bu tamamen belirlenecek fiyat politikasına ve devamında devletimizin vereceği teşvik ile doğru orantılı bir süreç aslında. Sadece ülkemiz için düşünmeyin. Lansman günü ve sonrasında hem pek çok kurum hem de pek çok yabancı temsilcilik ve ülke başvuru yaptı bu alanda. Açıkçası ben de bu araç için kişisel ve şirketim adına talibim. Bu açıdan baktığınızda sadece ülkemizdeki kurumları bile baz alsanız ciddi bir pazar payı ve yerli ekonomiye katkıdır bu aslında. Hele bir de buna global pazarı eklerseniz bence düşündüğümüzden de hızlı bir büyüme gerçekleşecek gibi görünüyor. Hele ki buna bir de ciddi bir ötv teşviği eklerseniz şu an pazarda hali hazırda kullanım ömrünü doldurmuş 800.000 den fazla araç var.

Bir diğer önemli husus da yenileme hızı. Şu an yüksek vergi ve kredi faizleri dolayısı ile durgunluk yaşayan sektör bir anda patlama yapıp talebe yetişmekte dahi zorlanabilir. Sadece iç pazarda bile %20 üzeri bir potansiyel mümkün yeterli teşvik ile ki bu sadece ilk etap.

MY: Elektrikli arabalara en çok yöneltilen eleştiri şarj süresi. Bizimki kaç dakikada doluyor? Bu süre sizce iyi bir süre midir? Arabaları şarj etmek için şehirlere ve şehirlerarası yollara özel dolum noktaları kurmak gerekecek mi? Bunun maliyetine kim katlanacak?

TOGG açıklamaları Read the rest

Yerli otomobil konusunda bir uzmana sormak istediğiniz sorular… »

Önemli bir proje olan yerli otomobilin prototipi halka sunuldu. İyi, kötü derken bir bilgi kirliliğine maruz kaldık. Yakında bu sitede bir uzman ile yapacağımız sohbeti yayınlayacağız. Eğer sormak istediğiniz sorular varsa şimdiden yorum olarak yazın. Sohbetimize dâhil edelim.

Hitler’in Türkiye’yi işgal planı ve Müslümanların Hitler’e bakışı »

  • İsrail nefreti Müslümanları kör ediyor ve bu körlük, İsrail’den daha tehlikeli. Hitler’in Yahudileri katletmiş olması, bizim mahallede “düşmanımın düşmanı…” refleksini uyandırıyor. Oysa Nazi ideolojisinde Türkler ve Araplar da aşağılık ırklardı ve Hitler Türkiye’de bir soykırım yapacaktı.
  • Hitler’in 2ci Dünya Savaşında Türkiye’yi işgal planı hazırdı. Adı? Gertrude Operasyonu. Aslında Nazi Almanyası, 1941’de Rusya’yı işgal için hazırlanan Barbarossa Operasyonundan hemen önce Türkiye ile bir saldırmazlık anlaşması imzalamıştı.
  • Türkiye’nin durumu çok zordu zira İngilizler de Almanlar da bizi kendi taraflarında istiyorlardı. Dönemin belgelerine bakılırsa, Türkiye Hitler’e silah üretimi için gerekli olan krom ve nikeli gönderirken, İngilizlere bazı hava üslerini kullandırıyordu.
  • Gerek Almanlar gerekse İngilizler, Türk diplomatlara Osmanlının kaybettiği yerleri vaad ederek savaşa sokmaya çalışıyorlardı. Türkiye’nin 1941’deki asker sayısı 1.3 milyon idi. Teknik olarak zayıf da olsa önemli bir rakam. Fakat Türkiye’nin konumu daha da önemli. Neden?
  • Hitler, Kafkasya’nın güney kanadını güvence altına alarak Azerbaycan petrolüne erişimi garantilemek istiyordu. İnönü ile imzaladığı saldırmazlık anlaşması bir aldatmaca idi. Daha önce anlattığımız gibi Alman ordusunun çok ciddi bir petrol sıkıntısı vardı.
  • Bulgaristan, Bulgar azınlıkların yaşadığı Yunan topraklarını (Doğu Makedonya ve Trakya) ve Yugoslav bölgelerini (Vardar, Makedonya) almak istiyordu. 1 Mart 1941’de bir anlaşma imzalayarak resmen Almanya tarafına katıldı.

Read the rest

ABD insanları nasıl köpekleştirir? Türkiye’yi korumak için ne yapmalı? »

Görsellerle birlikte; twitter zinciri olarak okumak için…

  • Türkiye’nin ABD’ye “eğitim” amacıyla polis, asker hatta sivil memur göndermesi sorgulanmalı. ABD, kurulduğu günden beri küresel “klüpler” kurar ve bütün dünyadaki polis ve asker teşkilatlarına sızar. Bu insanlar, para, mevki ve kadın… ama en çok da ego şişirme yoluyla ABD’nin köpeği yapılır.
  • Nasıl çalışır bu köpekleştirme sistemi? Yöntemleri ve zaafları nelerdir? FETÖ’nün bağlı olduğu mafyanın Güney Amerika operasyonlarına ve yeni Condor Planı’na bakalım.
  • Farkındaysanız Şili, Arjantin, Brezilya, Bolivya derken Güney Amerika ülkeleri yeniden alevler içinde kaldı. “Yeniden” diyoruz zira 1970’lerde yine bu ülkeler neredeyse eş zamanlı olarak isyan, darbe ve faşist diktatörlerle bir kıskaç içine alınmıştı.
  • Birçok akademisyen ve düşünce kuruluşu, Latin Amerikalıların demokrasiye ve/veya adil bir yaşama hazır olmadığını iddia ettiler. Yaşanan sıkıntıları, etnik kavgalar, inanç ve gelenek ile açıklamaya çalıştılar.
  • Bugün İslâm ülkeleri için aynı propaganda yapılıyor. “…Müslümanlar demokrasiye hazır değiller… Müslümanlar insan haklarına önem vermiyor… Müslümanlar hukuk devleti kuramaz…” Oysa orta zekâlı hiçbir sosyal bilimci bunu kabul edemez. Neden?
  • İslâm coğrafyası gibi “Güney Amerika” diye kestirip attığımız yer de, aynı siyasî kaderi paylaşamayacak kadar zengin ve karmaşık bir bölge. Verimli toprakları, madenleri, ormanları ve okyanus kıyıları yani sıra yeryüzü şekilleri, kültürel farklılıklar…
  • Fakat Amazon’dan Şili ve Arjantin’in güney kutbuna uzanan Patagonya topraklarına, Peru’daki And dağlarından Ekvator, Panama ve Nikaragua kıyılarına kadar her yerde aynı şey oldu: 1954-1975 arasında yüzlerce darbe girişimi, siyasî cinayet, sabotaj, katliam! Tesadüf mü?
  • Bu kadar farklı iklim, ekonomi ve kültüre sahip bir bölgenin tamamı aynı şekilde, faşist diktatörler eliyle yönetilince “yoksa bir plan mı var?” diye sormak lâzım. Evet var: Planın adı Condor yani “Akbaba operasyonu”
  • Condor planı, 1950’lerde başlayan, 1970’te kurumsallaşan Latin Amerika’daki faşist diktatörlüklerin CIA desteğiyle uygulamaya koyduğu işkence ve yargısız infaz operasyonudur. Bill Clinton döneminde (2000) açılan arşivler, operasyonu CIA’nin başlattığını ve sonuna kadar yönettiğini ispat etti.
  • Yani bir komplo teorisi değil, gizli saklı da sayılmaz. ABD başkanının emriyle yürürlüğe konmuş bir plan. Uruguay, Şili, Arjantin, Brezilya, Bolivya, Paraguay ve Peru ordularının üst rütbeli subayları ile polislerini ve istihbarat şeflerini birleştiren bir yapı kurulmuş.

Read the rest

Hafızamız nasıl siliniyor? Gerçeklerin yerine yalanları kim yazıyor? »

  • İnsanların bir şeyi hatırlamasını yasaklayamazsınız ama propaganda ile yanlış hatırlamasını sağlayabilirsiniz. Haklıyı haksız gösterebilirsiniz meselâ. Fakat daha “iyisi” olayların başka şeylerle karıştırılmasını sağlamak. Nasıl olur?
  • Meselâ Kemalistler Dersim’in hatırlanmasını engelleyemiyor. Ama “Atatürk haklıydı; o katliam gerekliydi” propagandası yapıyorlar. Peki “Dersim” marka bir çikolata ya da otomobil olsa? Yahut Avrupa’da bir futbol takımı? Arama motorlarında ilk 50 sonuç bunlar olmaz mı?
  • Çok saçma mı görünüyor? Irak’ta El-Anbar iline bağlı Felluce bölgesi (Arapça: الفلوجة) Amerikan askerlerine o kadar sert direndi ki Amerikalılar kimyasal silah ve zayıflatılmış uranyum kullanarak bir soykırım yaptılar. Ama bu konuda bilgi ararsanız karşınıza porno siteleri çıkıyor.
  • Çünkü birileri, “Felluce” kelimesine çok yakın isimlerde porno siteleri kurdu. Yani bir bakıma bu kelime kirletildi. Tıpkı Felluce’nin kirletilen suyu ve toprağı gibi. Onca yıl sonra Felluce’li çocuklar hâlâ sakat doğuyor. Kanser, dünya ortalamasının 1000 kat üzerinde.
  • Google bir şeyi bilmiyorsa o şey yok demektir(!)…Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sını veya George Orwell’in 1984’ünü okuduysanız, “Gerçek bakanlığı” gibi kurumların tarihi silip yeniden yazdığını ve lisanı fakirleştirerek halkın düşünmesini engellediğini de görmüşsünüzdür.
  • Bunlar kurgu, birer distopya yani geleceğe karamsar bakan kitaplar. Ama Türkiye’deki 5816 sayılı kanun ile yakın tarihi konuşmanın 2019’da hâlâ yasaklanmış olması kurgu değil. Alfabemizin değiştirilip ecdad ile bağımızın kopartılması da kurgu değil.
  • Küresel boyuta geri dönelim: Google tanrılaştı. İnsanlık, Google’ı “her şeyi bilen” bir varlık gibi kabul ediyor. Tabi insan yapısı ilahların(!) bir zaafı var: Onları aldatabilirsiniz yahut gizlemek istediğiniz bilgilerin ilk 10 sonuca girmesini engelleyebilirsiniz.
  • Irak’taki Felluce örneği münferit bir vaka değil. İngiltere Başbakan Boris Johnson, Brexit sırasında söylediği (otobüslere yazdığı) yalanları Google sonuçlarında saklamak için bir röportajında olur olmaz yerde “otobüs” diyor. Başarılı da olmuş. “Johnson Bus” deyince röportaj en üstte. Read the rest