Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

E=mc² ve Higgs bozonu »

Bu konuda  önemli görseller arz eden bir silsile var; buradan okuyabilirsiniz.

  • Fizikten hiç anlamayanların bile bildiği fakat fizik bilenlerin bile anlamadığı formül…
  • Zorluk nereden geliyor? Bu formül sezgilerimize aykırı. Nedir? Fizik bilmeyen bir insan bile çantasının toplam ağırlığının içindeki eşyalar + çantanın ağırlığı olduğunu bilir. Eğer siz atomun ağırlığı, onun parçalarının toplamı değildir” derseniz bu insanlara ters gelir… Sezgisel değildir çünkü.
  • Einstein 1905’te karısı Mileva ile Sırbistan’a tatile gitti. 1905 garip bir yıl; Einstein 5 konuda devrim niteliğinde 5 makale yayınladı o sene. Tatilden önce, haziranda yayınladığı Özel görelilik teorisi hâlâ aklında.
  • Sırbistan’dan yakın arkadaşı İsviçreli matematikçi Conrad Habicht’e gönderdiği mektupta şöyle yazmış: “Özel görelilik ve elektromanyetizm yasaları birlikte ele alınırsa, bir cismin kütlesi ihtiva ettiği enerji kadar olmak zorunda. Düşünmesi eğlenceli ama acaba Tanrı benimle dalga mı geçiyor?”.
  • Diyeceksiniz ki ne alâka? Einstein ısıtılan metalin ışık yaymasını örnek veriyor. Işığın kütlesi yok yani ışık saçan bu cisim enerji yayıyor ama bu yolla kütle kaybediyor olabilir mi? Zira ışık kütlesiz. Kütlesiz bir şey kaybeden cisimin kütlesi yine de azalıyor olmalı.
  • Ortaya çıkan enerji ile “kaybedilen” kütle arasındaki formül böyle doğuyor. Ama Einstein daha da ileri gidiyor ve diyor ki “Enerji kaybı sırasında hiç ışık olmasa bile formüldeki c² yani ışık hızının karesi değişmez”. Yani ışık hızı artık bir şeyin hızı değil; evrensel bir sabit haline geliyor.
  • Teori tamam. Ya pratik? Parçacık hızlandırıcılarda iki protonun çarpışması, bazen yüzlerce,binlerce parçacığın oluşmasına sebep oluyor. Üstelik bu parçacıkların toplam kütlesi, çarpışan parçacıkların toplam kütlesinden fazla. Ne oldu? İki parçacığın kinetik enerjisi kütleye dönüştü. Sezgisel? Asla!
  • İki otomobilin çarpışmasından otomobil parçaları oluşmasını elbette kabul edersiniz ama ortaya bir helikopter veya bisiklet çıkmasını aklınız kabul eder mi? Atom altı dünya işte böyle bir yer!
  • Gelin meselenin doğuşuna dönelim. Einstein’ın yazdığı şekliyle formül bu değildi. Neydi? Δm = ΔE/ c² (E: Enerji; m: kütle; c: ışık hızı). Biliyorsunuz delta (Δ) değişimin rumuzudur.
  • Bu formüle göre enerjisi ΔE kadar değişen bir cismin kütlesindeki değişimi (Δm) hesaplamak için enerji değişim miktarını ışık hızının karesine (c²) bölmek gerekir.
  • Einstein’ın bu fikri ilk defa paylaştığı makalesinde de şöyle bir ifade var: “Acaba bir kütlenin ataleti o kütlenin ihtiva ettiği enerji miktarına mı bağlıdır?”

Read the rest

Korona aşısı için hepimiz kobay mı oluyoruz? Sorular ve sorunlar… »

  • Türkiye dâhil bir çok ülke milyonlarca aşı siparişi verdi. Oysa bir aşının geliştirilmesi yıllar sürüyor. Bir aşiya izin verildikten on yıl sonra bile yeni yan etkiler bulunuyor. Kanser, Alzheimer, sakat doğumlar gibi ağır sonuçların bozuk bir aşıdan geldiğini ispat etmek kolay değil.
  • Bir çoğumuzun yaptırdığı grip aşılarıyla ilgili de pek çok sorun var. Gripten koruma oranı düşük hatta bazen insanların grip olmasına sebep oluyor. Ama milyarlarca dolarlık grip aşısı piyasası var hızla genişliyor.
  • Korona aşısı ne kadar güvenilir? Dünya Sağlık Örgütü’nün yüzünden dünyaya bir panik hâkim oldu. Normal aşılar için uygulanan güvenlik prokolleri gevşetildi: Daha az test, laboratuvardan piyasaya geçiş süresinin aşırı kısaltılması…
  • Pfizer’ın izin aldığı aşı yeni bir teknik. Eski usül zayıf virüs verip bağışıklık sistemini hazırlamak yok. Nedir?
  • “mRNA” denen teknik ile virüsün genlerinden elde edilen mRNA molekülü vücuda veriliyor. Bizim hücrelerimiz virüse has bir protein üretiyor. Bu sayede bağışıklık sistemimiz bu proteine karşı antikor üretiyor ve vücudumuz virüs gelmeden hazır hale geliyor.
  • Fikir kâgıt üzerinde iyi görünse bile bu teknik daha önce hiç kullanılmamış. Klasik aşılardan daha iyi test edilmesi gerekirken daha az test edildi. Yani aşıyı ilk kullananlar laboratuar faresi gibi feda edilecekler. Sonra bir kaç “pardon”, 10 sene sonra biraz tazminat filan.
  • Yapılan resmî açıklamalarda unutulan(!) şeylerden biri bağışıklık sisteminin kişiden kişiye farklılıklar göstermesi. Ayrıca COVID’e daha önce yakalanmış kişilere aşı gerekli mi? Zararlı mı? Bilmiyoruz.
  • Aşının hamile kadınlara, bağışıklık sistemi hastalıkları olan kişilere etkisini bilmiyoruz. Irsî hastalıklarla aşının etkileşimi nasıl olacak bilmiyoruz. Kalp, şeker, tansiyon, gut gibi yaygın hastalıklara karşı kullandığımız ilaçlar ile aşı birbirini nasıl etkileyecek? Bilmiyoruz.

Read the rest

Ekonomi iyi giderken işsizlik artar mı? »

  • Dolara karşı değer kaybeden TL, ihracatçıların işini kolaylaştırdı. Bu etkinin endüstriyel yatırımlara yaradığını söyleyen yabancı kaynaklar var. Peki yeni fabrikaların açılması her zaman yeni iş imkânı demek midir?
  • Ekonomik büyüme bir makro göstergedir. Büyüme iyidir. Her kesim büyümeden istifade edemez ama en azından “zayıflar” küçülmeden gelecek zararı görmemiş olur. Ama ihracattaki bir artış her zaman endüstriyel yatırıma dönüşmez. Zira kalıcı, istikrarlı pazarlar her zaman bulunmaz.
  • İhracattaki geçici bir yükseliş, bazı yarı mamüllerin ithalatını tetikleyebilir. Yerli sanayideki etkisi sınırlı olur. İhracatçı, satacağı malı ithal de edebilir. Lojistikten başka kimseye bir şey kazandırmaz.
  • Endüstriyel yatırımlar eskisine kıyasla daha az istihdam doğuruyor; bu da bir gerçek. Zira 1980’lerde yüzlerce işçiye ihtiyaç duyan bir fabrika, bugün aynı üretimi onlarca işçi ile gerçekleştiriyor. Fabrika otomasyonu, endüstriyel yazılımlar, robot kollar, optimal stoklar…
  • Kişisel olarak düşünürsek… Kolay iş bulmak isteyen gençler bilgi teknolojileri, yabancı lisan, pazarlama ve ticaret öğrenmeli. Türk ekonomisinin stratejik yönelimi böyle görünüyor. Azerbaycan’da yaşayan bir gencin petrol mühendisliğine yönelmesi kadar doğal bir tercih.
  • Ülkemiz açısından bakarsak… “zayıfların” korunması için zekice tedbirler icad etmek gerekiyor. Teknoloji ve küresel çalkantılar yüzünden aç kalacak milyonlarca insana hiç bir devlet bakamaz. Mevcut sosyal yardım dokusu bunu kaldırmaz. Yeni çözümler elzem.

Read the rest

Dikkat Kitap: Fikir Kırıntıları-9 »

Elinizdeki 105 sayfalık bu kitap, Fikir Kırıntıları-9, Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran derlemelerin dokuzuncusu. Gayemiz, dayatılan sahte gündemler ve iş hayatındaki uzmanlaşmadan kaynaklanan ufuk daralmasını engellemek, merak uyandırmak ve okurlarımızı araştırmaya teşvik etmek. (Buradan indirebilirsiniz.) Fikir Kırıntıları-9’un sorguladığı 40 konu şöyle:

  1. Avrupa savaşabilir mi?
  2. Çin’deki tuhaf gıdalar üzerine…
  3. İsrail’in en korktuğu silah…
  4. Bill Gates, Dünya Sağlık Örgütü ve Monsanto…
  5. Neden uyumuyoruz?
  6. Şanghay İşbirliği Örgütü Türkiye için Avrupa Birliği’ne bir alternatif olabilir mi?
  7. Doğu Akdeniz’de ne kadar gaz var? Savaş çıkar mı?
  8. Çin’in yakın tarihi üzerine…
  9. Olimpiyatların zararları…
  10. Topraklarımızı gasp etmekisteyen şirketleri yakından tanıyalım: Glencore
  11. Satılık Demokrasi
  12. Çin neden bu kadar güçlü?
  13. Mahrem hayattan mahrum olmak…
  14. Beynini tam kapasite kullanmak isteyenler için…
  15. Birleşik Türk Devletleri Federasyonu
  16. Çamurun altında Paris şehrini arayacağımız gün…
  17. High-Frequency Trading: Riskler, ahlâkî, hukukî ve siyasî veçheleri…
  18. Lobi faaliyetleri hukuk devletini nasıl yıkar?
  19. Enerji dünyamızın gizli kahramanı: Kömür
  20. Çin’de Su, Hava ve Toprak Kirliliği
  21. Can Çekişen Fransız Endüstrisi
  22. Yaklaşan küresel açlık tehlikesinin gerçek sebepleri ve Türkiye için tedbirler
  23. Marx neden sömürgeci devletleri savunuyordu?
  24. Bir kelebeğin kanat çırpması fırtına başlatabilir mi?
  25. Karbon 14 testine ne kadar güvenebiliriz?
  26. Akıncı’nın jeopolitik satranç tahtasındaki neticeleri
  27. İsrail neden 37 Amerikan askerini öldürdü?
  28. Harvard Üniversitesi’nden iki ünlü ekonomist neden yalan söyledi?
  29. Jeopolitik ve diplomaside temel kavramlar
  30. ABD başkanı Trump neden Grönland’ı satın almak istedi?
  31. Amerikan donanması 22.5 milyar $ ARGE bütçesini hiçbir işe yaramayan savaş gemileri için nasıl yaktı?
  32. Rusya ve Fransa neden çekişiyorlar?
  33. Alman Mucizesi… Örnek alınacak bir başarı mı yoksa bir şehir efsanesi mi?
  34. Doğal kaynaklar gerçekten tükeniyor mu? Nüfus kontrolüne gerek var mı?
  35. Tarafsız aydın olur mu?
  36. Uzay kimin malı?
  37. Ekmek ile hükümet devrilir mi?
  38. Kendi silahını yapamayan bir ülkenin bağımsız dış politikası olamaz…
  39. 5G Kavgası, kişisel bilgilerimiz, ulusal güvenlik ve Huawei
  40. İnsansız psikiyatri, uysal vatandaş ve bio-totalitarizm

Çin’in yakın tarihi üzerine… »

  • Çin’in tarihini bilmeyenler bu ülkenin 21ci yüzyıldaki yükselişine şaşırıyor. Oysa Çin sefaletten yükselmiyor. Sadece 19cu yüzyılda uykuya dalmıştı; şimdi uyanıyor. Neden?
  • Dört asır önce Çin muazzam bir küresel ticaret ağının merkezindeydi. Avrupa ve Rusya’da 80 milyon insan yaşarken Çin 100 milyon insanı besliyordu. Çin’deki imparatorluk Avrupalıların rüyalarında bile göremeyeceği kadar gelişmiş ve organize idi.
  • Çin imparatoru vergileri emek (kamu hizmeti) ve bakır para olarak topluyordu. Hizmet vergisini toplamanın zorluğu ve bakır paraların taşınmasındaki zorluk sebebiyle 1580’de imparator gümüş para reformu yaptı.
  • Fakat Çin’de gümüş yoktu. Nereden buldular? İspanyollar bugün Bolivya sınırları içinde olan Potosi madeninden çıkardıkları gümüş karşılığında kumaş, porselen ve çay alıp Avrupa’ya satıyorlardı.
  • 16cı asırda dünyada dolaşan gümüşün %50’si Güney Amerika’dan geliyordu. Çin ise o devirde tıpkı bugün olduğu gibi dünyanın fabrikasıydı. İhracata dönük üretim yapılıyordu. Yani üç beş hatıralık eşya değildi satılan. Lizbon, Paris, Londra ve Amsterdam’daki zenginler için özel imalattı.
  • 1570’te Meksika’daki İspanyol sömürge valisi kralına yazdığı mektupta şöyle diyordu: “…Çinlilere satabileceğimiz hiçbir şey yok. Bizim ürettiğimiz şeylere ihtiyaç duymuyorlar. Tek istedikleri gümüş…”
  • İngilizler devletin de ortak olduğu “East India Company” vasıtasıyla Hindistan ve Güney Doğu Asya’da bir monopol kurmuşlardı. Kendileri üretmeseler bile her ticaretten haraç yiyorlardı. Fakat Çin’in kendi topraklarında monopol olmasına tahammül edemiyorlardı.

Read the rest

Çin neden bu kadar güçlü? »

  • Uygurlara ağlayan gözler dün Suriye, Irak, Afganistan, Filistin ve Arakan’a ağlıyordu. Çin, ABD ve Rusya’ya aynı anda posta koymadan düşünelim: Kanada’da yaşadığım acayip bir şeyi anlatacağım. Dinleyen anlatandan ârif olsa gerek…
  • Çin’deki Uygurlara yapılan eziyet gündemde. Türkiye Çin’e tek başına diş geçiremez; bunu biliyoruz. Ama neden bu haldeyiz? Nasıl düzeliriz? Bunu konuşalım.
  • 1991 senesinde Kanada’ya gittim; Ottawa Üniversitesi; Bilgisayar ve Yazılım Mühendisliği. O sene Türkiye’nin GSMH’sı bugünkünün yaklaşık dörtte biri yani 208 milyar dolar. Çin’in GSMH’sı 413 milyar $ yani Türkiye’nin 2 katı bile değil. Ya bugünkü durum ne?
  • Bugün Türkiye 850 milyar $; Çin 12 trilyon yani Türkiye’nin 14 katı. Ne oldu da biz onlar kadar ileri gidemedik? Darbe? Enflasyon? Savaş? Çin’de sorun yok mu? Hindistan ile Keşmir; Pakistan’daki terör, Sovyetlerin çöküşüyle Orta Asya’ya kurulan NATO üsleri… Başka bir şey olmalı.

  • Evet, Kanada’ya geri dönelim. Ottawa Üniversitesi’nde doktora öğrencilerine bir tür asistanlık yapıyordum. Onlar SLAM II dilinde benzetim/simülasyon yoluyla çalışan bir yapay zekâ programı yazıyorlardı. Proje o kadar büyüktü ki; 20 doktora öğrencisinin tezi projeye dâhildi.
  • Projenin amacı? C dilinde yazılmış hava kontrol programlarının kodunu okuyup algoritma hatalarını bulan ve çözen bir program yazmak. Zira insan analistler, milyonlarca satıra erişen programları analiz edemiyordu. Yapay zekâ kullanan yazılımlar insanların yapamadığını yapacaktı.
  • Benim görevim veri tabanları arasındaki bağlantıları labirent gibi modelleyip en kısa “yolu” bulan bir algoritmayı Prolog diliyle yazmaktı. Çin ile ne ilgisi var bütün bunların? … Ekibimizdeki doktora öğrencileri içinde Çinlilerin sayısı, Kanadalı öğrencilerden fazlaydı!
  • İlk gün bunu görünce çok şaşırdım ve proje müdürüne sebebini sordum. Pekin, öncelikli teknolojileri olan yapay zekâ ve yazılım mühendisliğinde her yıl bütün gelişmiş ülkelere binlerce doktora öğrencisi gönderiyordu.

Read the rest

Çin’deki tuhaf gıdalar üzerine… »

Çin tarihinde çok sayıda açlık yaşanmıştır. Çin, coğrafyası itibarıyla gıda üretim kapasitesi düşük bir ülkedir. Verimli toprak ve su azdır. Sürekli sel ve kuraklık yaşanır. Eski Çin’de imparatorlar o sene zengin olan bölgelerden alıp fakir bölgelere yardım yaparlardı. Bugün ise Çin’de verimli topraklar ve su kaynakları dengesiz bir şekilde dağılmıştır. Üstelik batıdaki ovalar şehirleşme yüzünden kaybedildi ve su kaynakları kirlendi.

Mao’nun aptallığı yüzünden başlayan büyük açlık sırasında insanlar birbirlerinin çocuklarını bile yemişlerdi. Kısacası Çinliler asırlar boyu her türlü böcek vahşi hayvan ve bitkiyi, hatta çürük şeyleri bile yemek zorunda kaldılar.

Read the rest

Çin’de Su, Hava ve Toprak Kirliliği »

  • Görmediğimiz Çin… Senelerdir %10 büyüme hızı, robotları, uzaydaki uyduları ile göz kamaştıran Çin, bu zenginliği biriktirmek için ucuz maliyetle işçilerini köleleştirirken tabiatı da feda etti. Nedir?
  • Çin bir süredir CO2 kirliğinde ABD’nin önüne geçerek dünya 1cisi oldu. Aslında şaşıracak bir şey yok zira G20 ülkelerinin üretimleri bu ülkeye kaydı. Ancak Çin’deki elektriğin %50’si kömürden geliyor. Astım, akciğer kanseri gibi hastalıklarda patlama var.
  • Çin’i yönetenler deli mi? Değil tabi. Ülkede çok kömür var ve madenler büyük şehirlere yakın. Termik santral kurup elektrik üretmek ve Pekin, Şangay, Hong Kong gibi nüfus yoğun bölgelere az kayıpla taşımak birim maliyeti düşürüyor.
  • Çin’in baş döndüren ekonomik yükselişi arkasında kirlilik var: Hava, su ve toprak kirli. Çocuklar sakat doğuyor, erken ölüyor. Böyle giderse 30-40 yıl içinde ülkeyi ayakta tutacak bir gençlik kalmayabilir. Üstelik tek çocuk baskısı yüzünden çok hızlı yaşlanan bir nüfus söz konusu
  • Çin’in doğusu, liman bölgeleri çok zengin ve refah yüksek ama bu köylerinden kopartılıp köle haline getirilen batılı köylülerin çok ucuza çalışması sayesinde mümkün oldu. Bugün ortalama refah seviyesi Avrupa’nın çok gerisinde ama kişi başı CO2 emisyonu Fransa’ya yakın!

Read the rest

Neden uyumuyoruz? »

  • Az uyuyunca daha çok yaşama imkânı mı buluyoruz? Daha çok kazanmak, üretmek, tüketmek ve eğlenmek… Uyku problemini tamamen çözdüğümüzde rüya görmeyen bir insanlık mı çıkacak ortaya? Robotlaşmış, hayvanî arzuları dışında hiç bir şeyi olmayan bir insanlık?
  • Modern hayatın hakim olduğu şehirlerde ortalama uyku süresi 6.5 saat. Bizden önceki kuşak 8 saat uyuyordu. 1986-2020 arasında gençlerdeki (15-17 yaş) uyuma süresi 55 dakika kısaldı.
  • Uyku eksikliği, gençlerdeki şişmanlık ve şeker hastalığının temel sebeplerinden. 5-7 saat uyuyan insanlarda kalp hastalıkları %100 artıyor.
  • 19cu yüzyıldan başlayarak sokakların aydınlatılması tehlikeleri azaltırken gecelerimizi ikinci bir gündüze dönüştürdü.
  • Gece uyumak yerine sinema, lokanta vb yerlerde tüketmek mümkün olunca gece çalışmak mümkün hale geldi. Toplumun bir kısmı gece çalışınca uyumak isteyen “fakirleşti” yani satın alma gücü azaldı. Haliyle gece üretmek mecburi oldu.

Read the rest

Şanghay İşbirliği Örgütü Türkiye için Avrupa Birliği’ne bir alternatif olabilir mi? »

  • PKK’ya destek olan, FETÖ’ye kanat geren, daima Kıbrıs’ta Yunanistan’ı, Kafkaslar’da Ermenistan’ı tutan ABD ve Avrupa yerine Avrasya’da güvenli limanlar bulabilir miyiz?
  • Türkiye kuruluşundan itibaren yüzünü Batı’ya döndü. NATO, OECD, Avrupa Birliği… Ekonomisi, güvenlik ve dış politikası Batı’nın gölgesinde ilerledi. Tahran ve Moskova ile yaptığı her iş birliği ise “eksen kayması” çığlıklarıyla protesto edildi. Türkiye için doğru yol hangisi?
  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) yerine Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üye olabileceğini açıklamasının ardından projektörler ŞİÖ’ne çevrilmişti. Bu sinyal nedense çabuk unutuldu.
  • Oysa o tarihte (Kasım 2016) Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Şuang, Türkiye’nin ŞİÖ’ye üyelik başvurusu yapması durumunda bu başvuruyu değerlendirmekte istekli olduklarını söylemişti.
  • Rusya Parlamentosu’nun üst kanadı Federasyon Konseyi’nin Savunma Komitesi üyesi Aleksey Puşkov ise “Türkiye’nin ŞİÖ üyeliği Erdoğan için mantıklı bir adım olur. AB’den farklı olarak ŞİÖ üyeleri tamamen egemen” demişti.
  • NATO, AB, OECD, BM ve UNICEF gibi BM organları sürekli gündemde ama en az bunlar kadar önemli olan ŞİÖ nedense ilgimizi çekmiyor. Oysa çekmeli. Neden?
  • ŞİÖ ülkeleri dünyadaki karaların %25’ini, dünya nüfusunun %40’ını, küresel GSMH toplamının %20’sini teşkil ediyor (2018). Tabi örgütün liderliği Pekin ve Moskova’nın elinde. İki resmî lisanın Rusça ve Çince olması, bu asimetrinin görünen ucu. ŞİÖ’den önce liderlerine bir bakalım…
  • Çin ve Rusya liderleri sık sık bir araya gelip ne kadar iyi anlaştıklarını(?) dünyaya gösteren pozlar veriyorlar. Yakın tarihte komünizm çatışı altında birleşemeyen bu iki süper güç, devlet kapitalizminde ittifak edebilir mi?
  • Rusya ve Çin soğuk savaşta, ortak Amerikan tehlikesi karşısında bile ittifak edemediler; ayak oyunları yaptılar.

Read the rest