Sıkça sorulanlar

  1. Site içi arama neden yok?
  2. Derin Düşünce sitesinin kaç okuru var?
  3. Derin Düşünce’nin okurları kimlerdir? Nerede yaşıyorlar?
  4. Kendimi geliştirmek istiyorum ama okunacak o kadar çok kitap var ki. Nereden başlamalıyım?
  5. Öncelikli olarak hangi yazarlara ve hangi konulara yoğunlaşmam gerekir?
  6. Savaşlar, açlık ve sefalet var. Sözün bittiği yerdeyiz ama siz hâlâ yazıp çizmekle uğraşıyorsunuz! Yüzbinlerce insan katlediliyor, çocuklar ölüyor.
  7. Derin Düşünce bilime ve bilim adamlarına düşman mıdır?
  8. Derin Düşünce İslâmcı bir site midir?
  9. Neden Antik Yunan, Avrupa ve Doğu Asya düşünürlerine bu kadar çok yer veriyorsunuz?
  10. Bu kadar konu varken neden sanat kuramı ve estetik konusuna ağırlık veriyorsunuz?
  11. Yakınma ve şikâyet var, analizler iyi belki ama neden çözüm önermiyorsunuz?
  12. Derin Düşünce neden objektif değil?


 
Soru: Site içi arama neden yok? Aradığımız bilgileri bulmak çok zor.

Daha önce kurmuştuk ama memnun kalmadık. En kolayı her hangi bir arama motorunda aranan kelime site:derindusunce.org” yazıp DD içinde aratmak. Özel olarak aradığınız bir şey varsa sitedeki herhangi bir sayfaya yorum yazın, yardım ederiz. Sitede bilgi ararken unutmayın, 6292 web sayfası + 43.021 yorum var. Kâğıda bassak 30.000 – 60.000 A4 sayfası yapar zira makalelerin çoğu 5 sayfadan daha uzun ve bazılarına yüzlerce yorum yazıldı. Bu da her biri 300 sayfalık 100 – 200 cilt kitap demektir!

Derin Düşünce içinde bilgi/yorum aramanın bir diğer yolu sağ kolondaki kategorilere bakmak olabilir. Ana sayfada iken CTRL+F kullanarak sayfa içi arama yapabilirsiniz. Son olarak tez/ödev için kaynak, tavsiye kitap vs arıyorsanız en iyi yer e-kütüphane. Kitapları tanıtan kısa metinleri okuyun, ihtiyacınıza göre bir şey görürseniz kitabı indirip yine CTRL+F yaparak PDF içinde aratabilirsiniz.

 

Soru: Derin Düşünce sitesinin kaç okuru var?

Her ay 80.000 civarında tekil ziyaretçi gelir. Sitede geçirilen süre, ortalama sayfa sayısı, hafta içinde geri gelme, kitap indirme vb verilere baktığımızda 80.000 ziyaretçinin %20’sinin “kaliteli” ziyaret olduğunu yani 16.000 civarında okurumuz olduğunu söyleyebiliriz. Ziyaretçilerimiz yazın 15.000, kışın 30.000 ile 60.000 arası kitap okur. Hafta sonları, Cuma günleri, uzun tatiller ve bayramlarda okur sayısı %25-%30 düşer. Ancak tatil sonrası yaşanan sıçrama bu açığı kapatır.

 

Soru: Derin Düşünce’nin okurları kimlerdir? Nerede yaşıyorlar?

Okurlarımızın içinde üniversite mezunlarının payı diğer gruplardan yüksek. Siteye bir üniversiteden bağlananların sayısı da iş/ev bağlantılarının üzerinde. Derin Düşünce okurlarının %85’i Türkiye’de yaşıyor. Yurtdışı bağlantılarında Almanya, ABD, Birleşik Krallık, Rusya, Fransa, Belçika ve Hollanda ön sıralarda. Orta Asya ülkeleri ve bazen de Arap ülkelerinden yoğun ziyaret oluyor.

Türkiye kaynaklı ziyaretlerin %30’u İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve diğer büyük şehirler. Genellikle ziyaret sayısı ile şehrin nüfusu doğru orantılı. Ancak istisnalar var: Samsun, Diyarbakır, Erzurum, Trabzon ve Hatay Derin Düşünce okuru sayısında şehir nüfusuna oranla Türkiye ortalamasının 3 ilâ 6 katı.

 

Soru: Kendimi geliştirmek istiyorum ama okunacak o kadar çok kitap var ki. Nereden başlamalıyım?

Evvelâ bu sayfay MUTLAKA okuyun: Neden okuyalım? Ne okuyalım? Nasıl okuyalım?

İlgilendiğiniz saha her ne olursa olsun temel metinlere öncelik vermelisiniz. Peki konu ve tür olarak ne okumak gerek? Hangi kitabın, hangi konunun size uygun olduğunu nasıl bileceksiniz? Bunun için aşağıdaki kitap sohbetlerini tavsiye ediyoruz. Bu e-kitapların her biri 20, 30 hatta 40 kitabı ve yazarı tanıtan sohbet yazıları içeriyor. Bir kitabı satın alıp okumadan evvel bu sohbetler sayesinde kolaylıkla fikir edinebilirsiniz:

 

Soru: Öncelikli olarak hangi yazarlara ve hangi konulara yoğunlaşmam gerekir?

Herkes için aynı olan ideal bir başlangıç noktası yok elbette. Merak ettiğiniz konular öncelikli olmak üzere temel metinleri, o sahanın “klasiklerini” okumalısınız. Vaktinin kıymetini bilen insan siyaseti merak ediyorsa Marx, Arendt, de Tocqueville, İbn Haldun, İbn Rüşd, Rowls, Gorz veya Nizam el Mülk (Siyasetname) okuyabilir. Aynı şeyi sanat ve sanat kuramı için de söyleyebiliriz. Bizzat sanatla uğraşmış kişilerin fikirlerini öğrenmekte fayda var: Van Gogh’un mektupları, Cézanne’ın mülakatları, Kandinsky’nin, Klee’nin ve Rothko’nun felsefî denemeleri gibi. Tabi sanat kuramı ve estetik üzerine verdikleri eserlerle bu sahaya kalıcı katkılarda bulunmuş filozofları da unutmayalım: Derrida, Kant, Bergson, Hegel, Benjamin, Merleau-Ponty…

 

Soru: Savaşlar, açlık ve sefalet var. Sözün bittiği yerdeyiz ama siz hâlâ yazıp çizmekle uğraşıyorsunuz! Yüzbinlerce insan katlediliyor, çocuklar ölüyor.

Ludwig Wittgenstein üç kardeşinin intiharından sonra ünlü eseri Tractatus Logico-Philosophicus’u cephede, mermilerin, bombaların arasında yazmıştır. Jean-Paul Sartre II. Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından hapse atılmış, ardından direnişe katılmış ve bu sırada hem devasa eseri Varlık ve Hiç’i (L’Être et le néant) yazmış ve hem de “Sinekler” adlı ünlü oyunu yazıp sahnelemiştir. Savaş sırasında fikir/söz/yazı duracak olsaydı Moğollar, Haçlılar ve taht kavgaları yüzünden ne Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’si ne de Gazâlî Hazretleri’nin İhyau Ulumi’d Din’i yazılırdı.

“Sözün bittiği yer” olmaz, söz bitmez. Acıların büyüklüğü sözü bitirseydi hiçbir zaman barış yapılamazdı. Yazıyı, sözü hafife almak doğru değildir. Söz vardır savaş başlatır, söz vardır savaşı bitirir. Koskoca bir dünya harbi Versailles Barış Antlaşması ile bitti. Söz var kalp kırar, söz var kırık kalpleri tamir eder. İnsan bir sözle kulluk şuuruna erer, bir sözle iman çemberinden çıkar.

 

Soru: Derin Düşünce bilime ve bilim adamlarına düşman mıdır?

Bilime dosttur, bilim yobazlığına düşman. Neden?

Bilim adamları günümüzde epistemolojiyi terk ettikleri ve şüphecilikten uzaklaştıkları için kendi dogmaları altında ezildiler ve yobazlaştılar. Bugün aklın sesi ile aklı taklid eden nefsin sesini ayırd edemeyen bilim adamları yüzünden bilim bir tabu haline geldi. Soyut bir “Bilim” tasavvurunun ürünü olan sayın Bilim Tanrısı Hazretleri ilahlaşırken bilim adamları da bu yeni dogmatik sisteminin ruhban sınıfı oldu. Oysa eskiden bilim adamları bugünkü kadar kalitesiz değillerdi. Kendi önyargılarına karşı şüpheyle yaklaşabildikleri için uzman oldukları bilimsel disiplini dogma haline getirmiyorlardı. Kısacası sitemiz bilime ve bilim adamlarına düşman değildir. Ancak bilimi ve bilimsel yöntemleri tabu haline getiren, ideoloji yapan bilimciler insanlık için tehlike arz eder. Bu yüzden Derin Düşünce yobaz bilimcileri en sert şekilde eleştirir:

Bu konudaki e-kitaplar

 

Soru: Derin Düşünce İslâmcı bir site midir?

Derin Düşünce -cı/-cu ve -izm’leri reddeder; sadece insanî bir sitedir; kendi normları ve normalleri vardır. Temel ilke olarak Derin Düşünce sitesi toplumun dayattığı demokratik normlara değil aklen ve kalben hissedilen Hakikat’in normlarına uymayı hedefler. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Normal / A-Normal / عادي)

 

Soru: Neden Antik Yunan, Avrupa ve Doğu Asya düşünürlerine bu kadar çok yer veriyorsunuz?

Bir konuyu akıl ile tahlil ederken varılan neticeler kendi asrımızın ve coğrafyamızın dışındaki düşünürler tarafından da teyid edilmişse İnsan fıtratına uygun bir akıl yürütme yaptığımızı iddia edebiliriz. Keza kendi maneviyatınızın dışından gelen, hatta aşikâr bir biçimde ateist ve hatta “din düşmanı” etiketli kimseler sizinle hemfikirse isabetli tespitler yapmış olma ihtimaliniz yükselir. Bu konuda iki e-kitap tavsiye edelim:

 

Soru: Bu kadar konu varken neden sanat kuramı ve estetik konusuna ağırlık veriyorsunuz?

Sanat, inanç ve felsefe İnsan’ın hürriyetini ifade etme ve hissetme sahalarıdır. Bu üçünü birbirinden uzak, ilgisiz, izole disiplinler gibi vehmeden toplumlar her üçünde birden demokratik yani rölativist bir girdaba düşerler: “O da olur, bu da güzel, seninki de farklı bir gerçeklik, şu da yeni bir ahlâk anlayışı …” 

Immanuel Kant (Kritik der Urteilskraft, 1790) ve G.W. Friedrich Hegel (aestheticam sive philosophiam artis, 1829) tarafından isabetle tespit edildiği gibi insandaki yargılama yetisi güzel/ gerçek/ doğru dediğimiz değerleri gösteren bir pusula gibi işler. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Değer / Kıymet / Value / Valeur / قيمة )

Sanat, inanç ve felsefe birbirinden koparıldığı zaman kelimeler, güzellikler ve ahlâkî tercihler parayla alınıp satılan birer meta derekesine düşecektir. Böylesi bir toplumda güzel/çirkin, gerçek/yalan ve doğru/yanlış ayrımı yapılamaz. Bugün insanlıktaki ifsadın önemli belirtileri sanat ve ahlâk zemininde paralel gerilemedir:

1) Para karşılığında her şeyi ve tam zıddını savunmaya hazır uzmanların(!), düşünce(!) kuruluşlarının bolluğu,

2) “Sanat piyasası” ve “güzellik yarışması” gibi fikrî ucubelerin kültüre sirayet etmesi,

3) Avukatların kiralık olması ve “plea bargain” gibi ceza pazarlıklarının yaygınlaşması…

İnsan fıtratına uygun bir sanat kuramına, güzellik ve estetik anlayışına kavuşmadığımız müddetçe ahlâkî tercihlerimizde ve bunların uygulanmasında hür olamayız. Sanatı bir eğlence olmaktan kurtarmadığımız müddetçe adaletimiz de dünyevî bir racon olmaktan öteye geçmeyecek. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Güzellik / Cazibe / Attraction / Sex Appeal / الجمال)

Bugün ne yazık ki insanlık maddeci tasavvurun tahakkümü altında. Farklı zeminlerde pozitivizm, hümanizm, liberalizm, bilimcilik gibi farklı etiketlerle bize dayatılsa da tehlike bir: İnsan’ı eşyalaştıran tasavvur. Bundan kurtulmanın yegâne yolu Sanat’ı kurtarmaktan geçiyor. (Bkz. Derin Lügat maddesi: Sanat / Eğlence / Entertainment / الفنون)

 

Soru: Yakınma ve şikâyet var, analizler iyi belki ama neden çözüm önermiyorsunuz?

Dünyanın dertlerine kalıcı ve çabuk çözüm arayanlar bunu merhametten değil kibirden yapıyor. 300 yıllık sorunları birkaç senede çözmek ve baş rolde oynamak istiyorlar. Bu yüzden devrim ve silahlı mücadele fikri kibirli insanlara çok cazip gelir.

Dünyada gördüğümüz zulüm ve haksızlıklar bir problem olsaydı çözümü de olurdu. Dünyaya çözüm aramak, ismi bile “aşağı” olan Dünyayı Cennet’e çevirmek istemek adeta Ölüm’e çare aramak gibidir. Kevniyat’ı idrak etmemiş olanların işidir bu.  Peki İnsan çaresiz midir? Aslâ! Ama insanların hürriyet sahası okun doğru atılmasıdır. Hedefi vurmak istemek ne kötü bir kalp hastalığı, ne büyük bir kibirdir! (Bkz. Derin Lügat maddesi: Teslimiyet / تسليم)

Dünya renklerin tezahür ettiği bir beyaz kâğıda benzer. Fakat Beyaz’ı göstermek isterseniz beyaz kâğıt neye yarar ki? İnsan’ın kötülük yapabilme hürriyeti siyah bir zemin gibidir. Bunun içindir ki iyi tercih yapan insan nûr gibi parlar. Yıldızlar ve ay da siyah bir zeminde yani geceleyin daha güzel parlamaz mı? Bkz. şu iki Derin Lügat maddesi:

 

Soru: Derin Düşünce neden objektif değil?

Çünkü pozitif bilimlere konu olan madde ve enerji de dahil olmak üzere her şeyi indî/sübjektif bir biçimde aklederiz. Bilgi ancak bir iman örgüsü üzerine bina edilir: “Kesinlikle biliyorum” dediğimizde aslında “bildiğime inanıyorum” demiş oluruz. Bize öğreten hocalara, kitaplara, deney sonuçlarına, 5 hissimize ve aklımızın doğru işlediğine iman ederiz. “Biliyorum” fiilini ifade etmeden evvel “bilen” bir öznenin yani Ben’in varlığına ve bilinen nesnenin (ilmin) varlığına da iman ederiz.

Manevî sahadaki iman da en kâmil noktada mutlak bilgiye dönüşür. Kısacası objektif bilgi indî/sübjektif bir zemine muhtaç iken iç âlemin imanî kâmiliyeti adeta reddedilemezlik derecesinde objektif bir bilgiye evrilir. (Bkz. Derin Lügat maddesi: İndî / Sübjektif / Objektif / ذاتي)

Zaten “gerçeklerimiz” bile durduğumuz yere göre mahiyet değiştirmez mi? Meselâ gündüz-gece dünyadaki bir insan için vardır. Uzaydan dünyaya bakan bir astronot için bizdeki gece-gündüz algısı yoktur. Bunun gibi sosyal bilimler sahasında da yapacağınız her tercih, varacağınız her netice “İnsan nedir?” sorusuna vereceğiniz cevaba göre değişecektir. (Bkz. Derin Lügat maddesi: İnsan / Birey  / Kul / Homo Economicus / إنساني)

İnsan, vücudu (boyu, ağırlığı…) itibariyle objektif ve fakat nefsi, ruhu, manevî değerleri itibariyle indî/sübjektif bir varlıktır. Derin Düşünce sitesi de ahlâk, güzellik, hayat, ölüm gibi birçok mevzuya indî bir pencereden bakar. Zira pozitivistlerin her konuda objektif olma saplantısı da sübjektif bir duruştur ama bu insanlar kendilerini objektif zannetmelerinden dolayı özünde hastalıklı bir tercih yapmış olurlar. (Bkz. Derin Lügat maddesi: İndî / Sübjektif / Objektif / ذاتي)